Türkiye Barolar Birliği Dergisi 168.Sayı

268 Adî Ortaklık Sözleşmesinin İspatı Meselesi sa ortakların katılım payı değerine göre mi uygulanacağı noktasında tereddüt doğabilecektir. Burada ortakların katılma payı edimi başta olmak üzere edim yükümlülüklerinin de alışılmışın dışında olduğunu vurgulamakta fayda vardır. Dolayısıyla adî ortaklık sözleşmesinin mevcut olup olmadığına ilişkin uyuşmazlıkta senetle ispat sınırının ortakların katılım payının değerine göre belirlenmesinin isabetli olduğunu düşünmekle birlikte özellikle katılma payının ekonomik değerinin bulunmadığı emeğin, yapma yapmama ediminin taahhüt edilmesi gibi durumlarda senetle ispat kuralının uygulanmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Diğer taraftan hukukî işlemler bakımından işlem güvenliği temeline hizmet eden senetle (kesin delillerle) ispat kuralı ile birlikte istisnaları kabul edildiği sürece bu zorunluluğun ispat hakkının ihlâli olarak değerlendirilmemesi gerektiği kanaatini taşımaktayız. Zira özellikle delil başlangıcı kurumu sayesinde teknolojik gelişmelerle birlikte senetle ispat kuralının istisnalarının gün geçtikçe daha fazla genişlediğini ve dolayısıyla bu kuralın katı uygulamasının olmadığını söylemek mümkündür. Adî ortaklık sözleşmesinin ispat şeklinde ilişkin olarak; bu sözleşmenin hukukî niteliğinin tartışmalı olduğunu, hangi bileşeninin ön planda olacağının değişkenlik göstereceği, çok farklı ve geniş uygulamalarının olduğu dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu bağlamda her somut olay bakımından senetle ispat kuralının istisnalarının dikkate alınarak mümkün olduğunca şartları dahilinde delil başlangıcından faydalanılması gerektiği kanaatindeyiz. Ayrıca senetle ispat kuralı denildiğinde, senedin kesin deliller arasında en önemlisi olduğundan dolayı ön plana çıktığının altını çizmekte fayda vardır. Nitekim Yargıtay kararlarında adî ortaklık sözleşmesinin ispatına ilişkin olarak taraflar arasında yazılı bir sözleşme mevcut bulunmuyorsa kesin delillerle ispat çerçevesinde ispat yükü üzerine düşen tarafa yemin delilinin kullandırılması gerektiği vurgulanmıştır. O halde adî ortaklık sözleşmesinin varlığının uyuşmazlık konusu olduğu ve taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin akdedilmediği durumlarda yemin delilinin uygulama alanı bulacağı söylenebilecektir. Belirtmekte fayda vardır ki; yeminin hukukî sonuçlarını doğurabilmesi, kesin delil olarak kabul edilebilmesi için usulüne uygun olarak yerine getirilmesi gerekir. Yemin delili, ispat yükü kendisine düşen tarafın iddiasını diğer delillerle ispat edememesi hâlinde en son başvuracağı delil olup bu

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1