279 TBB Dergisi 2023 (168) Yakup Yaşar MİRZAOĞLU dilmesi, mahkemeye erişim hakkı bakımından birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Yeri geldiğince bu sorunlardan da bahsedilecek olmakla birlikte, çalışmada esas itibariyle idareye karşı yanlış yargı kolunda açılan davalarda verilen görevsizlik kararlarında hükmedilen vekâlet ücretlerinin mahkemeye erişim hakkını ihlal edip etmediği hususu üzerinde durulacaktır. Bilindiği üzere, idarenin yargısal denetimine ilişkin Türk hukukunda kabul edilen sistem, “yargı ayrılığı sistemi”dir. Buna göre, Türk yargı organı, “adli” ve “idari” olmak üzere, iki yargı kolundan oluşmakta ve idareye karşı açılan davalar esas itibariyle bu konuda ihtisaslaşmış ve zaten bu maksatla kurulmuş idari yargı mercileri tarafından incelenmektedir.8 Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, yasama organı tarafından çıkarılan kanunlarla idari nitelikte olan ve esas itibariyle idari yargı kolunun görev alanına giren bir uyuşmazlığın adli yargı kolunun görev alanına sokulabileceğine hükmetmektedir.9 Bu durum, uygulamada, idareye karşı dava açmak isteyen kişilerin davalarını hangi yargı kolunda açmaları gerektiği noktasında bir tereddüde düşmesine yol açabilmekte ve adli yargı kolunda açılması gereken bir davanın idari yargı kolunda, idari yargı kolunda açılması gereken bir davanın da adli yargı kolunda açılması sonucunu doğurabilmektedir. İdareye karşı açılan bir davanın yanlış yargı kolunda açıldığını düşünen adli veya idari yargı yerleri, davanın reddine karar vererek dosyadan el çekmektedir. İşte bu noktada, adli yargı kolunda yer alan mahkemeler, idareye karşı açılan davada verdikleri görevsizlik kararı ile birlikte davacı aleyhine vekâlet ücretine de hükmetmektedirler. 8 Bahtiyar Akyılmaz, Murat Sezginer Cemil Kaya, Açıklamalı – İçtihatlı Türk İdari Yargılama Hukuku, Savaş Yayınevi, 2019, Ankara, s.41. 9 AYM, konu ile alakalı vermiş olduğu kararlarda, idari yargının Anayasa tarafından koruma altına alınan münhasır bir görev alanının olmadığını, idari yargının görev alanına giren bir konunun, yasama organı tarafından çıkarılacak bir kanunla adli yargının görev alanına sokulabileceğini, ancak bu noktada yasama organının “mutlak bir takdir yetkisi”nin olmadığını, idari bir uyuşmazlığı adli yargının görev alanına sokan bir yasal düzenlemenin anayasaya aykırı olmaması için “kamu yararı ve haklı bir neden” olması gerektiğini ifade etmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz: Serdar Yılmaz, “İdari Yargının Görev Alanının Daraltılmasına Yönelik Yeni Bir Girişim Olarak İnsan Zararları Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevlerine Dair Kanun Teklifi Üzerine Bir Değerlendirme”, Ankara Barosu Dergisi, 2015/3, s.113-181. Aynı yönde bkz: Ali Ulusoy, İdari Yargılama Hukuku, Yetkin Yayınları, 2022, Ankara, s.37 vd.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1