290 Yargı Kolunu Değiştiren Görevsizlik Kararlarında Hükmedilen Vekâlet Ücretinin Mahkemeye Erişim Hakkı Bağlamında İncelenmesi etmektedir. (...) Başvurucular aleyhine avukatlık ücreti ödenmesini öngören düzenlemenin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu düzenleme sonucu gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi gerekir. Somut olayın koşulları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde başvurucuların, dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak için taleplerini yüksek tuttuğu ve yargılama sonucunda hak kazandıkları tazminat ve avukatlık ücretinin yaklaşık %31’ine denk gelen kısmını avukatlık ücreti olarak davalı idareye geri ödemek zorunda kaldıkları görülmüştür. Böylece başvurucuların tazminat alacağının önemli bir kısmından mahrum bırakıldığı ve bu miktarın ölçülü olmadığı saptandığından mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır”. Bu kararda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi, davacı aleyhine hükmedilen vekâlet ücretine ilişkin yasal dayanağın varlığını tek başına yeterli görmemekte ve müdahalenin ihlal boyutuna ulaşmaması için aynı zamanda ölçülü de olması gerektiğini kabul etmektedir. Yukarıda anılan Anayasa Mahkemesi kararında görüleceği üzere hükmedilecek vekalet ücretinin, “kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması” gerekir. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Uygulamada, kendi görev alanları ile ilgili kürsü hakimlerinin dahi ihtilafa düştüğü ve konunun sıklıkla Uyuşmazlık Mahkemesi’ne taşındığı bir yargı düzeninde mahkemelerin görevsizlik kararı verdiği dosyalarda “abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahale” ya da “gereksiz başvurunun önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli meşgul edilmesi(nin önlenmesi)” halinin varlığını ileri sürmek oldukça zordur. Yüksek mahkemenin yukarıda anılan gerekçesi karşısında “çifte vekalet” 24 olarak da adlandırılabilecek durumun “ölçülülük ilkesi” açısından meşru olmadığı kanaatindeyiz. 24 Bir davada, birden fazla vekalet ücreti alınmasına imkân veren durumlara ilişkin değerlendirmelerimiz, çalışmanın üçüncü bölümünde, “Yargı Kolunu Değiştiren Görevsizlik Kararlarında İdare Lehine Vekâlet Ücretine Hükmedilmesinin İncelenmesi” başlığı altında ele alınacaktır.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1