21 TBB Dergisi 2023 (168) İmge IŞIKLAR ÜLGEN tedir. Bunun yanı sıra, karşı oy gerekçesi, soyadını bir kişilik hakkı olarak ele alan, bu hakka müdahalenin kişinin maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlali olarak değerlendiren ve evlendikten sonra eşlerin soyadının belirlenmesi hususunda kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olması gerektiğini vurgulayan uluslararası metinlerle de örtüşmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin 2009/85 E. ve 2011/49 K. Sayılı, 10/03/2011 Tarihli Kararı Anayasa Mahkemesi, 1998 yılında vermiş olduğu karar sonrası, kadının evlendikten sonra sadece önceki soyadını kullanması konusunu 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 187. maddesine ilişkin olarak somut norm denetimi yoluyla ele almıştır. Kadının evlendikten sonra sadece önceki soyadını kullanması istemiyle açılan davalarda ilk derece mahkemeleri, 22.11.2001 tarihli, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 187. maddesinin Anayasa’nın 2., 10., 12., 17., 41. ve 90.61 maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Anayasa Mahkemesi kararında, “Soyadı, belli bir ailenin bireylerini diğer ailenin bireylerinden ayırmaya yarayan ve kuşaktan kuşağa geçen addır. Bir kimsenin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsur olan soyadı, vazgeçilemez, devredilemez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkıdır. Ayrıca 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 1. maddesinde yer alan “Her Türk öz adından başka soy adını da taşımağa mecburdur” hükmü gereğince, soyadı kullanmak kişilere yüklenmiş bir yükümlülüktür. Türk hukukunda aile ismi ile eş anlamda kullanılan soyadının, kişinin kimliğini belirleme işlevi yanında, ailesini ve soyunu belirleme, kişiyi başka ailelerin bireylerinden ayırt etme işlevleri de bulunmaktadır. Bu işlevleri nedeniyle yasakoyucu, nüfus kayıtlarının düzenli tutulması, resmi belgelerde karışıklığın önlenmesi, soyun belirlenmesi, ailenin korunması gibi sebeplerle soyadı kullanımını yasal düzenlemelerle kural altına almaktadır. İtiraz konusu “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” kuralının da aile birliğinin korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere, nüfus kayıtlarının dü61 Anayasa Mahkemesi’nin 1998 yılında vermiş olduğu karardan sonra Anayasa’nın 10, 41 ve 90. maddelerinde yapılan önemli değişikliklere rağmen Mahkeme 1998 yılındaki kararından dönmemiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ünal Özkorkut, s. 28.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1