Türkiye Barolar Birliği Dergisi 168.Sayı

22 Evlendikten Sonra Kadınların Münhasıran Kendi Soyadlarını Kullanması zenli tutulması, resmi belgelerde karışıklığın önlenmesi ve soyun belirlenmesi gibi kamu yararı ve kamu düzeni gerekleri nedeniyle kabul edildiği anlaşılmaktadır”.62 şeklinde belirtmiş, bir yandan soyadının kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğunu belirtirken, bir yandan da itiraz konusu kuralın getirilişini öncelikle aile birliğinin korunması ve güçlendirilmesi olmak üzere kamu yararı ve kamu düzeni gereklerine bağlamıştır. Kararda Anayasa’nın 41. maddesi, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 16. Maddesi,”63 “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 10. maddesi”64 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesine değinilerek, ailenin birliği ve bütünlüğünün korunması gerektiği, itiraza konu düzenlemenin de bu amaca hizmet ettiği, kişilik hakkı olan soyadına kamu yararı ve kamu düzeni gereği Anayasa’ya uygun olarak müdahale edilebileceği belirtilmiştir. Ve hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının da bu doğrultuda olduğunu ifade ederek itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2., 10., 12., 17. ve 41. maddelerine aykırı olmadığına ve Anayasa’nın 90. maddesiyle ilgisi bulunmadığına oyçokluğuyla karar vermiştir. Ana62 AYM, 2009/85 E. ve 2011/49 K. sayılı, 10.03.2011 tarihli kararında paragraf numarası bulunmadığından ilgili paragraf gösterilememiştir. 63 “Madde 16- 1. Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, uyrukluk veya din bakımından hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına haizdir. Her erkek ve kadın evlenme konusunda, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hakları haizdir. 2. Evlenme akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla yapılır. 3. Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir”. 64 “Madde 10- Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler aşağıdaki hususları kabul ederler: 1. Toplumun doğal ve temel birimi olan aileye, özellikle ailenin kurulması için ve aileye bağımlı çocukların bakım ve eğitiminden sorumlu oldukları sürece, en geniş koruma ve yardımın yapılması gerektiğini kabul ederler. Evlenme, buna istekli olan eşlerin hür rızası ile olmalıdır. 2. Annelere, doğumdan önce ve sonra makul bir süreyle özel bir koruma sağlanmalıdır. Bu dönem içinde, çalışan anneler ücretli izinden ya da yeterli sosyal güvenlik tedbirlerini kapsayan izinden yararlanmalıdırlar. 3. Bütün çocuklar ve gençler yararına, ebeveynlikten ya da başka koşullardan dolayı hiçbir ayrım gözetilmeksizin, özel koruma ve yardım tedbirleri alınmalıdır. Çocuklar ve gençler ekonomik ve sosyal sömürüden korunmalıdır. Onların ahlaki değerlerine ya da sağlıklarına zararlı olabilecek, hayatlarını tehlikeye sokabilecek ya da normal gelişmelerini engelleyebilecek işlerde çalıştırılmaları yasalarla cezalandırılmalıdır. Devletler, ayrıca, yaş sınırları koyarak, çocukların bu yaş sınırları altında ücretli olarak çalıştırılmasını yasalarla yasaklamalı ve cezalandırmalıdırlar”.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1