320 Fransız Hukuku ile Karşılaştırmalı Olarak Borçluya Satış Yetkisi Verilmesi (Rızaen Satış- İİK M. 111/A) Biz de bu eleştirilerin haklı olduğunu düşünmekteyiz. Öncelikle Kanun ve Yönetmelikte aynı madde içinde “rızaen satış” ve “rızai satış” olmak üzere iki farklı kavramın kullanılması özensiz bir tutum olup, bunların yeknesaklaştırılması gereklidir. Yine İİK m. 111/A çerçevesinde yapılan satış için alacaklının, borçlunun veya üçüncü kişilerin rızası söz konusu değildir. Bu noktada muhtemelen kanun koyucu, söz konusu kurumu açık artırma yolu ile satıştan ayırt etmek amacıyla bir kavram arayışına girmiştir. Kanaatimizce yine muhtemeldir ki, kanunda belirlenecek her kavrama doktrinde haklı eleştiriler ileri sürülebilecektir. Bu nedenle biz, aynı madde içinde farklı kavramların kullanılmasını doğru bulmamakla birlikte, kanun koyucunun “rızaen satış” kavramını tercih etmesini bir hata olarak değerlendirmemekteyiz. Böylece her ne kadar Fransız Hukuku’ndaki gibi “dostâne satış” veya “anlaşmalı satış” teriminin daha isabetli olabileceğini düşünsek de29 Türk Hukuku’nda düzenlenen kurum bakımından çalışmamız kapsamında “rızaen satış” kavramını kullanacağız. III. RIZAEN SATIŞIN UYGULAMA ALANI Rızaen satış, İcra ve İflâs Kanunu’nun “Haciz Yolu ile Takip” başlıklı Dördüncü Bâbı içinde düzenlenmiştir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibin düzenlendiği Beşinci Bap ile iflâs yolu ile takibin düzenlendiği altıncı bapta, İİK m. 111/A’ya herhangi bir atıfta bulunulmaması karşısında, rızaen satışın bu iki yolda da uygulama alanı bulup bulmayacağı bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Doktrinde bir görüş, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte paraya çevirme usulünü düzenleyen İİK m. 150/g’de kıymet takdirine ilişkin İİK m. 128/a’ya atıf yapıldığı, rızaen satışın da kıymet takdirinin tebliği üzerine talep edilebileceği göz önüne alındığında, rızaen satışın rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte de uygulama alanı 29 Bununla birlikte, yukarıda da ifade edildiği üzere, bu terimlerin de eleştirilmesi mümkündür. Örneğin “dostâne satış” kavramının benimsenmesi durumunda hem bu kavramın belirsiz olduğu hem de bu durumda açık artırma yolu ile satışın “hasmâne” olduğunun kabulü anlamına geleceği, bunun da doğru olmayacağı ileri sürülebilir. Kezâ aynı şekilde, “anlaşmalı satış” kavramının benimsenmesi durumunda ise, İİK m. 111/A çerçevesinde satışın icra mahkemesi kararı ile tamamlanacağı göz önünde bulundurulduğunda burada tam bir anlaşmadan söz edilmesinin mümkün olmadığı da dile getirilebilir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1