Türkiye Barolar Birliği Dergisi 169. Sayı

15 TBB Dergisi 2023 (169) Osman Korkut KANADOĞLU - Canberk GÜMÜŞ - Battal Niyazi ŞAHIN Meclisi’nin toplanmasıdır. Böylelikle işgal kuvvetlerine esir olmayı kabullenmiş bir İstanbul ile işgale karşı amansız bir direnişi örgütleyen Ankara arasında açıktan bir iktidar mücadelesi doğmuştur. Bu ikili iktidar durumu uzun süre devam edemeyecek ve Ankara, İstanbul’a karşı iktidarın yegâne sahibi olmayı başaracaktır. İstanbul’da kurulan Meclis-i Mebusan’ın 16 Nisan tarihinde Vahdettin tarafından resmen feshedilmesinin ardından Ankara’da bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın, “olağan üstü yetkilere sahip yeni bir meclis” kurulması çağrısıyla kurulan TBMM, hem işgale karşı bir savaşı yönetecek hem de yeni bir ulus devlet kuracaktır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, Meclis’in toplanmasının hemen ardından 24 Nisan tarihinde Meclis’e bir önerge sunar ve bu önergede “Meclisin üstünde herhangi bir kuvvetin olmadığını” söyler. Ayrıca bu önerge sonucu alınan kararda İstanbul kurtarıldıktan sonra padişahın durumunun meclis tarafından konulacak bir kanunla belirleneceği söylenir.50 Alınan bu kararda, saltanatın kaderinin TBMM’nin iradesi sonucunda belirleneceğinin vurgulanması önemlidir. Zira TBMM, böylelikle zımnen de olsa devrimci ve kurucu bir Meclis olduğunu ilan etmiş olmaktadır. TBMM’nin kuruluşunun ardından yaşanan tartışmalar Mustafa Kemal Atatürk’ün egemenlik anlayışının kavranması açısından önemlidir. Mustafa Kemal’in, bu egemenliğin kullanımı açısından yaşanan tartışmalar esnasındaki tercihinin kuvvetler birliğinden (meclis hükümeti) yana olduğunu belirtmek gerekir. Mustafa Kemal’in bu yaklaşımında Fransız Devrimi’nin fikri öncülerinden olan Rousseau’nun izlerinin olduğu görülmektedir. Atatürk’ün kuvvetler ayrılığına bakış açısı, 1 Aralık 1921 tarihinde Meclis’te yapmış olduğu konuşmadan anlaşılabilecektir. Mustafa Kemal, Salahattin Bey ile yaşadığı bu tartışmada kuvvetler ayrımının “eskimiş kitaplarda” yer aldığını belirmektedir: “Efendiler! Bendenizce eski denilmesi lâzım gelen kitaplarda bu tefrik-ı kuva [kuvvetler ayrılığı y.n.] vardır. Bu tefrik-ı kuvanın vahidi olan bir nazariye-i meşrutiyet vardır.” Konuşmasının devamında ise halkın doğrudan doğruya karar aldığı Meclis hükümetlerini tarihten örneklerle anlatmakta ve meclis hükümetini en ileri hükümet şekli olduğunu belirtmektedir: 50 Hamza Eroğlu, “Milli Egemenlik İlkesi ve Anayasalarımız”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1984, C. 1, S. 1, s. 124.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1