17 TBB Dergisi 2023 (169) Osman Korkut KANADOĞLU - Canberk GÜMÜŞ - Battal Niyazi ŞAHIN “Efendiler! Bu nazariyat-ı meşrutiyeti bulan en büyük filozofların bu nazariyatı kurmak için çalıştıkları esasları tetebbu ettim. Bunlara nüfuz ettim. Benim gördüğüm şudur: düşünmüşler ve nasıl yapalım da bu kuvve-i müstebide o irade-i içtimaiye ve millîyenin dununda kalabilsin. Yahut sıfıra müncer olabilsin, diyorlar. Ve buna muvaffak olamamak yüzünden büyük ve derin bir ıstırap duyuyorlar. Jean Jacques Rousseau’yu baştan nihayete kadar okuyunuz. Ben bunu okuduğum vakit, hakikat olduğuna kail olduğum, bu kitap sahibinde iki esas gördüm. Birisi bu ıstırap, diğeri bir cinnettir. Merak ettim. Ahvali hususiyesini tetkik ettim anladım ki: hakikaten bu adam mecnun idi. Ve hali cinnette bu eserini yazmıştır. Binaenaleyh; çok ve çok istinat ettiğimiz bu nazariye böyle bir dimağın mahsulüdür”.56 Köker’e göre Mustafa Kemal bu ifadeleriyle, Rousseau’nun kuvvetler ayrımını savunduğunu belirtmektedir ve bu ifadeler karşısında Mustafa Kemal’in Rousseau’nun fikirlerini benimsediğini söylemek güçtür; aksine Atatürk, Rousseau hakkında çok aşağılayıcı ifadeler kullanmaktadır.57 Tunçay’a göre de Atatürk’ün Fransız Devrimi ilkelerinden genel çizgileriyle haberdar olduğu doğru olsa da Devrim’i hazırladıkları söylenilen düşünürleri doğru olarak tanımamakta ve Rousseau’nun kuvvetler birliği anlayışı ile Montesquie’nin kuvvetler ayrılığı düşüncesini karıştırmaktadır.58 Ayrıca yazarlara göre 56 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s. 124. 57 Levent Köker, Atatürk’ün Tercihi “Kuvvetler Birliği”, Elhak Rousseau’nun da Öyle! O Zaman Atatürk Otomatikman Rousseaucu mu Oluyor?, bkz. https:// birikimdergisi.com/guncel/10480/ataturkun-tercihi-kuvvetler-birligi-elhakrousseaunun-da-oyle-o-zaman-ataturk-otomatikman-rousseaucu-mu-oluyor#_ ftnref4. (Erişim Tarihi: 15.08.2023) Gerçekten de Atatürk’ün bu konuşmada Rousseau için cinnet halinde olan bir mecnun sıfatını kullandığı görülmektedir. İlk bakışta olumsuz olarak adlandırılabilecek bu sıfatların detaylı bir bakış açısıyla bakıldığında hiç de olumsuz anlamda kullanılmamış olabileceği göze çarpacaktır. Toprak, Rousseau’nun “mecnun” ya da “hal-i cinnet”te oluşunun Atatürk’ün uydurduğu bir husus olmadığını ve Rousseau ile ilgili biyografilerde bu kavramların sık sık gündeme getirildiğinin altını çizmektedir. Ayrıca yine Toprak, bu ünlü konuşmanın 1922 yılında yayımlanan halinde, Atatürk’ün Meclis’teki zabıt kâtiplerinin tuttuklarını düzelttirerek tashih görmüş metninden “mecnun” ve “hal-i cinnet” kavramlarının tamamen kaldırtmış olduğunu söylemektedir. Bkz. Zafer Toprak, Atatürk ve Rousseau: Levent Köker’e Cevap, https://birikimdergisi.com/guncel/10526/ataturk-ve-rousseau-levent-koker-e-cevap (Erişim Tarihi: 15.08.2023). Ayrıca Şirin de söz konusu kavramlar ile Rousseau hakkında olumsuz bir sıfat yüklenmek istenmediğini ve bir derde düştüğünün anlatılmak istendiğini belirtmektedir. Bkz. Tolga Şirin, Atatürk Rousseaucu muydu? https://kisadalga. net/haber/detay/ataturk-rousseaucu-muydu_49216 (Erişim Tarihi: 15.08.2023). 58 Mete Tunçay, “Atatürk’e Nasıl Bakmak”, Toplum ve Bilim, 4, 1978, s. 90.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1