21 TBB Dergisi 2023 (169) Osman Korkut KANADOĞLU - Canberk GÜMÜŞ - Battal Niyazi ŞAHIN imtiyazsız, sınıfsız bir kaynaşmış Türk milleti hedefi bulunmaktadır.75 O’na göre diğer memleketlerdeki siyasi partilerin kaynağı farklı sınıfların varlığıdır. Buna karşılık Türkiye’de çıkarları çatışan farklı sınıflardan bahsedilemeyeceği için farklı siyasi partilere de gerek yoktur ve halk fırkası bütün milleti kapsamaktadır.76 Atatürk’ün sınıfsal ya da mesleki temsili reddeden, cemiyetlere devlet içinde birliği bozabilecek ayrı bir erk veya teşkilat getireceği için mesafeli duran söylemleri ile Rousseau’nun sivil topluma mesafeli duruşu örtüşmektedir.77 Temsil ilişkisini öncelerde reddeden ve halkın doğrudan yasa yapım süreçlerine katılımını savunan Rousseau, coğrafi olarak büyük devletler açısından temsil ilişkisinin bir zorunluluk olduğunun farkındaydı. Rousseau, bir zorunluluk olarak ortaya çıkan temsilcilerin istismarlarına karşı da halk meclislerinin sıklıkla toplanması gerektiğini ifade etmiştir. Bu noktada 1921 Anayasası’nda yasama döneminin iki yıl olarak belirlenerek oldukça kısa bir sürenin tercih edilmiş olması dikkat çekicidir. Atatürk’ün bu konudaki düşüncesi de Rousseau ile benzeşmektedir: “Milletler egemenliklerini geçici olarak da olsa verecekleri meclislere dahi lüzumundan fazla güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile istibdat edebilirler. Ve bu istibdat şahsi istibdattan daha öldürücü olabilir. 75 F.H. Burak Erdenir, Mustafa Kemal Atatürk ve J.J. Rousseau’nun Fikirlerinin Karşılaştırılması, s. 286; Timur da Atatürk’ün halkçılık kavramını bir yandan sınıf mücadelesine karşı bir araç olarak öte yandan İslami egemenlik teorisine karşı çıkan ve sonunda onun yerini alan laik bir egemenlik teorisi anlamında kullandığını belirtmiştir, Taner Timur, Türk Devrimi ve Sonrası, 8. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara 2018, s. 118. 76 “Bu milletin siyasî fırkalardan çok canı yanmıştır. Şunu arz edeyim ki, memaliki sairede fırkalar behemehal iktisadî maksatlar üzerine teessüs etmiş ve etmektedir. Çünkü o memleketlerde muhtelif sınıflar vardır. Bir sınıfın menfaatini muhafaza için teşekkül eden siyasî bir fırkaya mukabil diğer bir sınıfın menfaatini muhafaza maksadıyla bir fırka teşekkül eder. Bu pek tabiidir. Güya bizim memleketimizde de ayrı ayrı sınıf varmış gibi teessüs eden siyasî fırkalar yüzünden şahit olduğumuz neticeler malûmdur. Halbuki Halk Fırkası dediğimiz zaman bunun içinde bir kısım değil, bütün millet dahildir”. Bkz. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s. 292. Buna karşılık Atatürk ilerleyen yıllarda bu düşüncesine aykırı beyanatlarda da bulunabilmiştir. Times muhabirine şunları söylemiştir: “Cumhuriyet idaresine malik memleketlerde siyasi partilerin varlığı tabiidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde de birbirini denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur”. Akt. Ergun Özbudun, “Atatürk ve Demokrasi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1989, C. 5, S. 14, s. 291. 77 Şirin, Meclis Hükümeti Rousseau’dan Marx’a Lenin’den Atatürk’e Bir Ortak Kesen, s. 33.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1