Türkiye Barolar Birliği Dergisi 169. Sayı

476 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hukukunda Evlilik Birliğinin Korunması mümkündür. Bu yüzden, evlilik birliğinin korunması ve devamının sağlanması toplum açısından da son derece önemlidir.17 Çünkü, ailede meydana gelecek düzen bozukluğu, toplumun gerilemesine neden olabilir.18 Bu nedenlerle aile, hukuk kuralları aracılığıyla korunarak, toplumun temelinin kuvvetlendirilmesi ve dağılmasının önüne geçilmesi amaçlanır. Hatta bir görüşe göre, eşlerin özgürlükleri, evlilik birliğinin sürekliliğinin sağlanması amacıyla sınırlıdır.19 Eşlerin bireysel menfaatlerinin aşırı bir biçimde korunması, evlilik birliğinin zarar görmesine hatta ortadan kalkmasına yol açabilir.20 KKTC Anayasası m. 35’te “Aile toplumun temelidir. Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri ailenin, ananın ve çocuğun korunması için gerekli önlemleri alır ve örgütleri kurar” hükmü yer alır.21 Anayasa’da yer alan bu hükümden de anlaşılacağı üzere, KKTC Anayasası aileyi koruyucu ve ayakta tutucu bir yaklaşım içerisindedir. Diğer taraftan, Aile Yasası m. 34 ve devamında evlilik birliğini ve bu birliktelikte yer alan kişileri koruyucu hükümler getirilmesi ve Aile Yasası’nın 34. maddesinin kenar başlığının “Evlilik Birliğinin ve Ailenin Korunması” iken, 34/2015 sayılı Yasa ile “Evlilik Birliği” olarak değiştirilmesi ile murat edilenin, evlilik 17 Gümüş, s. 58. 18 Köprülü/Kaneti, s. 3-4. 19 Paul Lemp, Kommentar zum ZGB, Das Familienrecht, 1. Abteilung, 2. Teilband, Bern 1968, Vorbemerkungen, nr. 6,8 (naklen M. Beşir Acabey, Evlilik Birliğinde Yasal Mal Rejimi, İzmir 1998, s. 40, dn. 21). 20 Evlilik birliğinin ekonomik temellerini güvence altına almak amacıyla eşlerin özgürlüklerinin ve bağımsızlıklarının iki yolla sınırlandırılabileceği ifade edilmektedir. Birinci yol, evlilik birliğinin çıkarlarını tehlikeye atan tarafın tasarruf yetkisinin sınırlandırılması veya kaldırılması; ikinci yol ise, eşlerden herbirinin yaptığı malvarlığına ilişkin bazı işlemlerin diğer eşin onayına bağlanmasıdır. Bu yönde açıklamalar için bkz. Acabey, s. 41. 21 Anayasa’da, genellikle ekonomik açıdan daha zayıf durumda olan annenin ve çocuğun korunması için devlete gerekli önlemleri alma yükümlülüğünün yüklenmesi önem taşımaktadır. T.C. Anayasası’nda olduğu gibi, KKTC Anayasası’nda “kadın” yerine “ana” kelimesinin kullanılması eleştirilmektedir. Çünkü, çocuk doğursun veya doğurmasın, şiddete uğrayan kişiler genellikle anne olan veya olmayan kadınlardır. Diğer taraftan KKTC Anayasası’nda, T.C. Anayasası m. 41’de olduğu gibi eşler arasında eşitlik, kadın – erkek eşitliği anayasal güvenceye kavuşturulmamıştır. Eleştiri için bkz. Emel Badur, “Ailenin Korunması Alanındaki Son Gelişmeler”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Ankara 2009, S. 84, s. 63-92, s. 64; Murat Doğan, “Türk Medeni Kanunu’nun Evliliğin Genel Hükümleri Bakımından Getirdiği Yenilikler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Ankara 2003, C. 52, S. 4, s. 93-129, s. 94 vd.; Şükran Ertürk/Demet Özdamar, “Kadınlara Karşı Şiddet ve Ayrımcılık”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, İzmir 2009, C. 11, s. 1169-1218, s. 1189.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1