59 TBB Dergisi 2023 (169) Atacan KÖKSAL yılmıştır.43 Maddede ifade edilen “diğer mensuplar” kavramı,44 ban- “Genel Olarak ve Bazı Suçlar Bakımından Cürüm İşlemek İçin Örgüt (Teşekkül) Meydana Getirme Suçu”, Prof. Dr. Çetin Özek Armağanı, 1. Baskı, İstanbul 2004, s. 39. Farklı bir görüş olarak, bir yönetim kurulu üyesinin bankanın değerlerinin zilyetliğini aldığını söylemenin mümkün olmadığı, bu nedenle söz konusu suçun faili olamayacağı, maddede her ne kadar fail olarak banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri gösterilmişse de, bu sayılanların suçun ön şartına uyan kimseler olmamaları durumunda fail de olamayacakları ifade edilmiştir. Bkz. Donay, s. 108. 43 Kanunda yer alan söz konusu saymanın yanlış olduğu, bir kişiyi sıfatı ve görevi ne olursa olsun suç işleme kastı olmadan, suç faili olarak nitelendirmenin hem Anayasa hem de ceza hukuku ilkelerine aykırı olduğu, bir kimsenin sırf bu sıfatları taşıması nedeniyle her zaman suç faili olarak nitelendirilemeyeceği ve suç işleme kastının bulunmasının gerektiği, örneğin bir yönetim kurulu üyesinin alınan karara muhalefet şerhi koyabileceği hatta muhalefet şerhi koymamasına rağmen kendisine sunulan bilgi ve belgelere güvenerek verilen karara iştirak etmiş olabileceği ya da yönetim kurulu üyesinin belirli bir konuya ilişkin takdir yetkisini yanlış kullanmış olabileceği, kastın bulunmadığı söz konusu durumlarda anılan yönetim kurulu üyesinin sorumlu tutulamayacağı, yönetim kurulu üyelerinin bir kredinin geri ödenmeyeceğini baştan bilmelerinin mümkün olamayacağı, bankacılık alanında uzman olmayan üyelerin bu kredinin geri ödenmeyeceğini tahmin ve takdir etmelerinin kendilerinden beklenemeyeceği gerekçeleriyle onlara bu konuda kusur yüklenemeyeceği savunulmuştur. Bkz. Donay, s. 112-113. 44 “Başvuru kararında; kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişinin kamu düzeni ve güvenliği ile ilgili olması nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun 247. maddesi ile korunan hukuksal değerin “kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi” olduğu, finans kuruluşlarının ekonomik nitelikli olması nedeniyle Bankacılık Kanunu ile korunan hukuksal değerin “finansal piyasalara ve finansal kurumlara güven”in olduğu, hukuksal değerler hiyerarşisi bakımından kamu düzeni ve güvenliğinin, finansal kuruluşların güvenirliğinden önce geldiği, bu nedenle, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda yer alan zimmet suçunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan nitelikli zimmet suçundan daha ağır bir yaptırım öngörüyor olmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı, 5411 sayılı Yasa’da yer alan zimmet suçu için daha ağır bir yaptırım öngörülmesinin, finans sektöründen kaynaklı üst üste yaşanan ekonomik krizler sonrası kamuoyunun duyarlılığına cevap vermek olduğu, bu düzenleme ile amaçlananın “banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri”nin eylem ve işlemlerinin toplumsal etkileri ve kamu düzeni üzerindeki sonuçları gözetilerek özel bir hükümle daha ağır bir yaptırıma tâbi tutulmalarının sağlanması olduğu, itiraz konusu ibarenin sıradan bir banka çalışanını genel müdürler düzeyinde sorumlu kılması nedeniyle negatif bir hak ihlali olarak Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür… İtiraz konusu ibarenin yer aldığı 5411 sayılı Yasa’nın 160. maddesinde yasakoyucu, banka zimmeti suçunun faillerini belirlemiştir. Maddede fail olarak, yerine getirilen görevin önemi dolayısıyla yönetim kurulu başkan ve üyeleri yanında bankada çalışan diğer banka mensupları da fail kapsamına alınmıştır. Belirlenen kişilerin fail olabilmesi için bu kişilerin, banka zimmeti suçunun konusu olan para veya para yerine geçen diğer malların zilyetliğinin kendisine devredilmiş olması veya bu malları koruma ve
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1