61 TBB Dergisi 2023 (169) Atacan KÖKSAL Bankacılık zimmetiyle ilgili tartışılan bir husus, mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile getirilen zimmete ilişkin özel düzenleme sonrasında kamu bankalarının personelinin bankacılık zimmeti suçundan mı yoksa TCK’da düzenlenen zimmet suçundan mı sorumlu tutulacakları olmuştur. Öğretide söz konusu sorunun, genel kanun-özel kanun ve sonraki kanun-önceki kanun ilişkisine göre çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu açıdan 399 sayılı KHK’nın 11. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca, teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel müdür, müessese müdürü, yönetim ve danışma kurulu veya yönetim komitesi üyeleri ile her çeşit personeli, teşebbüslerin ve bağlı ortaklıkların paralarına ve para hükmündeki evrak ve senetlerine ve diğer mevcutlarına karşı işledikleri suçlar ile bilanço, tutanak, rapor ve benzeri her türlü belge ve defterleri üzerinde işledikleri suçlar ile ifa ettikleri görevlerden doğan suçlardan dolayı kamu görevlisi sayılacak ve haklarında TCK’nın ilgili hükümleri uygulanacaktır. Kamu bankaları da birer kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) olduklarından, bunların personeli, kamu görevlisi olmamasına rağmen,49 399 sayılı KHK’nın 11. 49 Birçok suç bakımından failin veya mağdurun memur veya kamu görevlisi bulunmasının ağırlatıcı bir neden sayılmasının esasını, memur veya kamu görevlilerinin suiistimallerine, keyfi ve yetki dışı hareketlerine karşı bireyleri korumak ile memurları halkın tecavüzlerine karşı daha hususi bir şekilde korumak amacı olduğu ifade edilmiştir. Bkz. Sahir Erman, “Ceza Tatbikat ve Takibatında Memur”, Siyasal Bilgiler Okulu Dergisi, C. 2, S. 1-2, Y. 1947, s. 236. TCK m. 6/1’de yer alan, “Ceza kanunlarının uygulanmasında” ifadesi ile biri ceza hukukunda diğeri idare hukukunda geçerli olmak üzere birbirinden farklı iki kamu görevlisi anlayışının bulunduğu, tüm ceza hukuku bakımından geçerli olan bir kamu görevlisi anlayışının bulunabileceğinin ifade edildiği, kamu görevlisinin tanımının, 765 sayılı TCK’nın aksine, genel kısımda yer verilmiş olmasının bu görüşü desteklediği belirtilmiştir. Bununla birlikte, idare hukuku ile ceza hukuku bakımından ortak bir kamu görevlisi anlayışının geliştirilmesinin mümkün olmadığı, her şeyden önce bu iki hukuk dalının amaçlarının farklı olduğu, idare hukukunda kamu görevlisinin belirlenmesinde istihdamın belirleyici unsur olduğu; buna karşın ceza hukukunda kamu görevlisi kategorisinin belirlenmesindeki amacın bir yandan etkin bir cezai korumanın sağlanması, diğer yandan daha ağır bir cezai sorumluluk yüklenen bu kategoriye kimlerinin dahil olduğunun belirlenmesi olduğu belirtilmiştir. Bkz. Okuyucu Ergün, Zimmet Suçu, s. 10-11; Güneş Okuyucu Ergün, “Türk Ceza Hukukunda Kamusal Faaliyet ve Kamu Görevlisi”, Alman-Türk Karşılaştırmalı Ceza Hukuku, C. 3, B. 1, İstanbul 2010, s. 534. TCK m. 6/1-c’de yer alan “kamusal faaliyet” kavramı, kişilerin daha ağır biçimde cezalandırılmalarına yol açabilecek sonuçlar yaratmaması açısından ve istisnai ve kısıtlayıcı hükümlerin dar yorumlanması ilkesinden yola çıkılarak, mülga 765 sayılı TCK döneminde uygulama ve öğreti tarafından geliştirilen “kamu görevi” şeklinde anlaşılarak dar
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1