Türkiye Barolar Birliği Dergisi 169. Sayı

76 Bankacılık Zimmeti Suçu Zimmet fiilinin kredi ilişkisi çerçevesinde işlenmesinin, nitelikli halin gerçekleşmesi için yeterli olmadığı, kredi sözleşmesinin tek başına zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranış olarak kabul edilemeyeceği, zira sözleşmeye bakılarak kredi koşullarının sağlanıp sağlanmadığı ile zimmet suçunun işlenip işlenmediğinin anlaşılabileceği, öte yandan kredi ilişkisi çerçevesinde alınan teminatların değerinin bilerek fazla gösterilmesi ya da teminat alınmadan alınmış gibi gösterilmesi halinde ortada zimmeti gizlemeye yönelik hileli davranışın bulunduğu ve nitelikli zimmet suçunun oluştuğunu kabul etmenin gerektiği ifade edilmiştir.105 Aldatıcı olmak hilenin içkin özelliği olduğundan, hileli davranışın aldatıcı nitelikte olması da aranmalıdır.106 Bu noktada Yargıtay’ın, hilenin aldatıcı nitelikte olduğu durumlarda dahi kurum içi araştırma ile ortaya çıkabilecek nitelikte bulunduğu durumlarda basit zimmet; fiilin basit ve normal bir incelemeyle ortaya çıkmasını engellemesi durumunda ise nitelikli zimmet suçunun oluştuğuna ilişkin bazı kararları hem 5237 sayılı TCK hem de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda düzenlenen zimmet suçları bakımından eleştiriye açıktır. Nitekim, belirtilen davranışların kurum içi basit bir araştırmayla ortaya çıkarılıp çıkarılamamasının, davranışlar hile teşkil ettiği müddetçe nitelikli zimmet sayılmaması için bir neden teşkil etmeyeceği haklı olarak belirtilmiştir.107 Kaldı ki bazı durumlarda bankanın kendi denetim ve göedilmiştir. Bkz. Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 799; Turabi, s. 172. 105 Güngör, “Zimmet Suçu”, s. 26-27. Söz konusu ağırlaştırıcı nedenin, TCK’da olduğu gibi Bankalar Kanunu’nda da düzenlenmesinin isabetli olmadığı, nitekim bu ağırlaştırıcı nedenin birtakım yapay ölçüler içinde ve sübjektif olarak tespit edilmesinin doğru olmadığı, mülga 765 sayılı TCK’da yer alan “dairesini aldatacak” ifadesinin objektif bir ölçüt olduğu ancak bu ölçütün ne Bankacılık Kanunu’na ne de 5237 sayılı TCK’ya dahil edilmediği belirtilmiştir. Bkz. Donay, s. 115. 106 Özgen, s. 45. 107 Okuyucu Ergün, Zimmet Suçu, s. 112-113. Kaldı ki Yargıtay’ın söz konusu kararlarına dayanak oluşturacak herhangi bir kanuni düzenlemenin bulunmadığı da belirtilerek, söz konusu uygulama eleştirilmiştir. Bkz. Güngör, “Zimmet Suçu”, s. 26. Basit zimmet ile nitelikli zimmet suçu arasındaki ayrımın yapıldığı Yargıtay kararlarının isabetli olduğu hakkında bkz. Donay, s. 114. “Havale paralarını zimmetine geçirip, hak sahiplerinin imzalarını alındı belgelerinde taklit eden PTT memurunun fiili, havale sahipleri müracaat etmedikçe fiilin Dairedeki kayıtlarla ortaya çıkarılmaması sebebiyle ihtilas teşkil eder.” (Yargıtay 5. CD., 250/553, 22.02.1983) Bkz. Erman/Özek, s. 29, dn. 25. “…Zimmet suçunun mevsuf hali olan ihtilas suçunun oluşması için failin zimmetinin meydana çıkmaması maksadı ile

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1