Türkiye Barolar Birliği Dergisi 170.Sayı

217 TBB Dergisi 2024 (170) Ahmet Ertan YILMAZTEKİN şeklinde değiştirilmiştir. Değişiklik gerekçesinde AİHM’nin haklılık kriterinin aranmadığı bir sistemi tavsiye ettiği, haklılık ölçütü yerine dayanaktan yoksun olmama ölçütünün kabulüyle adlî yardımın kapsamının genişletildiği vurgulanmaktadır. Değişiklikle AİHM kararlarına uyum sağlanması ve bu konuda olası ihlal kararlarının önüne geçilmesinin, adli yardımdan daha fazla kişinin yararlanmasının sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Taleplerin açıkça dayanaktan yoksun olmaması ibaresinden anlaşılması gereken adli yardım talebinde bulunan kişinin davanın esası bakımından ilk bakışta açıkça haksız olmadığının görülmesidir. Bir başka anlatımla adli yardım talebinde bulunan kişinin davanın esası bakımından talebinin temelsiz olmaması, davada haklı çıkma ihtimalinin varlığı yeterlidir. Böylece hâkimin sahip olduğu hukuk bilgisiyle ilk bakışta yaptığı inceleme neticesinde, onda davanın temelini oluşturan iddia veya savunma sebeplerinin ispat edilebileceği yönünde kanaat oluşmalıdır. Bu çerçevede talepte bulunan kişinin iddia veya savunmalarının başarılı olma ve bu çerçevede davayı kazanma ihtimalinin varlığı gerekli ve yeterlidir. Bu durumunda adli yardım talebinde bulunan kişinin talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığının kabulü gerekir. Yabancı gerçek kişilerin adli yardımdan yararlanabilmesi için ekonomik anlamda yetersizlik ve açıkça dayanaktan yoksun olmama şartının yanı sıra karşılıklılık şartının da gerçekleşmiş olması gerekir. Yabancı gerçek kişinin adli yardım talebinde bulunabilmesi için vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında karşılıklılık işlemin varlığı gereklidir (HMK m334/3). Karşılıklılık işlemi, uluslararası sözleşmelerle veya yabancı kişinin vatandaşı olduğu ülkenin kanunları ya da fiili uygulamalara oluşabilir. Yabancı gerçek kişilerin karşılıklılık şartına bağlı olarak adli yardımdan yararlandırılması doktrinde haklı olarak eleştirilmektedir. Getirilen eleştirilerde bu durumun Anayasa ve AİHS kapsamında güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlaline neden olacağı ifade edilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yakın zamanda yayımlanan Mohamma Salem Pashto ve Nazı Salem kararında, yabancıların statü veya ödeme gücü gibi özel durumları dikkate alınmadan kategorik bir yaklaşımla, sırf karşılıklılık koşulunun sağlanmaması nedeniyle adli yardımdan yararlandırılmamasını mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul etmiştir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1