339 TBB Dergisi 2024 (170) Özge HANCI karşılık zilyetliğin çekişmesiz ve aralıksız sürdürülmesi koşulu bulunduğu için kazandırıcı zamanaşımında zamanaşımını kesen veya durduran sebeplerden söz edilemez. Hak düşürücü süre yenilik doğuran haklar için öngörülürken zamanaşımı alacaklar için öngörülür.21 Hak düşürücü sürede zamanaşımının aksine süre dolduğunda hakkın kendisi ortadan kalkar; oysa zamanaşımına uğramış bir hak ortadan kalkmaz, yalnızca dava ve takip hakkı aşınır, defi ileri sürmek suretiyle alacaklı geri çevrilebilir.22 Hak düşürücü sürenin varlık amacı da zamanaşımında olduğu gibi hukuksal ilişkilerde öngörülebilirlik ve hukuksal güvenlik sağlayabilmektir.23 Fakat zamanaşımının aksine hak düşürücü sürede hakkın kullanımından olumsuz etkilenecek kişinin iradesi önemli değildir, hak düşürücü sürenin dolması resen gözetilen bir itiraz sebebidir.24 Zamanaşımına uğrayan bir tazminat borcu ise eksik borca dönüşür ancak varlığını, geçerliliğini sürdürür. Özel hukukta öngörülen sürelerden koruma süresine tabi olan haklar ayni haklar veya alacak hakkı değil, fikri ve sınai haklardır. Herkese karşı korunan haklardan fikri ve sınai haklar, ayni haklara benzer biçimde, zamanaşımına tabi kılınmamıştır, çünkü mutlak olarak korunan değerlerin hak sahibinin eylemsizliği ile etkisiz hale gelmesi kabul edilmemiştir. Fikri ve sınai haklar için Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile Sınai Mülkiyet Kanunu’nda öngörülen koruma sürelerinin varlık amacı zamanaşımından ve hak düşürücü sürede olduğu gibi hukuksal öngörülebilirlik sağlamak değildir. Koruma sürelerinin öngörülme sebebi fikri ve sınai hak sahibinin menfaati ile kamu yararı arasında denge kurmaktır. Bu bakımdan koruma süresinin dolmuş olması resen gözetilecek bir husustur ve bu yönüyle de zamanaşımından ayrılır.25 Bazı ayni haklar da varlık süresine tabi kılınmış olup koruma süresine benzer bir nitelik taşır.26 21 Erdem, N 19-20, 34; Oğuzman ve Öz, Cilt 1, s. 619-620; Tütüncü, s. 155. 22 Bkz. Kılıçoğlu, s. 1100-1101; Eren, s. 1434-1435. 23 Ertaş, s. 3093. 24 Eren, s. 1434; Kılıçoğlu, s. 1101; Oğuzman ve Öz, Cilt 1, s. 620; Erdem, N 37; Tütüncü, s. 154-155. 25 Kılıçoğlu, s. 1102. 26 Bkz. Erdem, N 43.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1