388 Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanığın Susma Hakkı olmadan cezalandırılamayacağı” (nemo punitur sine accusatore) ilkesi ile “hiç kimsenin kendi hatasını veya ayıbını ortaya çıkarmaya zorlanamayacağı” (nemo tenetur detegere turpitudinem suam) ilkesi de nemo tenetur ilkesinin farklı görünümleridir.9 Nemo tenetur ilkesi, şüpheli veya sanığın (keza tanığın) kendisi veya yakınları aleyhine delil göstermeye veya beyanda bulunmaya zorlanamayacağını ortaya koyduğu gibi, suçsuzluğunu ispat yükümlülüğü altında bırakılamayacağını da belirtir. Farklı şekilde ifade edecek olursak, nemo tenetur ilkesi gereğince, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma mercileriyle iş birliği içerisinde bulunmaya zorlanamaması gerekir. Aksi yöndeki davranış hukuka aykırı olacaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de, kararlarında şüpheli ve sanığın adli makamlarla aktif iş birliği içerisinde olmasının beklenemeyeceği, ayrıca susma hakkını kullanmanın şüpheli veya sanık için bir hak olduğu ve bu hakkını kullanmasının sanığın aleyhine yorumlanamayacağı yönünde içtihat geliştirmiştir.10 Yargıtay’ın da benzer yönde kararları bulunmaktadır.11 Ceza muhakemesi hukukunda susma hakkı dar ve geniş anlamda anlaşılmalıdır.12 Susma hakkı dar anlamıyla ele alındığında şüpheli veya sanığın beyanda bulunmaya zorlanamaması; geniş anlamıyla ele alındığında ise şüpheli veya sanığın kendi aktif hareketi ile kendi 9 Alschuler, s. 2639. 10 Feyyaz Gölcüklü, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Adil Yargılama”, AÜSBF Dergisi, Yıl: 1994, Cilt: 49, Sayı:1, s.215. 11 “Keza, sanığın savunmasının aksinin kanıtlanması ondan beklenemez. Kaldı ki, CMUK’un 135. maddesi uyarınca susma hakkı bulunmaktadır. Susma hakkını kullanan sanığın sükût ikrardan gelir deyişine dayanarak suçunu kabul ettiği söylenemeyeceği gibi savunmasını kanıtlaması da beklenemez. Sanığa yüklenen suçun sübuta erdiği kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılmalıdır.” (Yargıtay CGK., 22.03.2005 T, 2004/4-220 E., 2005/32 K. sayılı kararı). “Sanığın savunmasının aksini kanıtlaması ondan beklenemez, kaldı ki CMUK.135. maddesi uyarınca sanığın susma hakkı bulunmaktadır. Yargıtay CGK., 19.04.1993 T, 1993/6-81 E., 1993/110 K. sayılı kararı). “Susma hakkını kullanan sanığın, “sükût ikrardan gelir” değişine dayanılarak suçu kabul ettiği söylenemeyeceği gibi, savunmasını kanıtlaması da istenemez. Sanığa yüklenen suçun sübuta erdiği, yapılan yargılama sonunda şüpheye yer vermeksizin ortaya çıkartılmalıdır. Ceza yargılamasında şüphenin bulunduğu yerde mahkûmiyet kararına yer yoktur.” (Yargıtay CGK.,19.04.1993 T, 1993/6-81 E., 1993/110 K. sayılı kararı). 12 İtişgen, s. 4.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1