Türkiye Barolar Birliği Dergisi 170.Sayı

390 Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanığın Susma Hakkı lamıyla sadece şüpheli veya sanığın beyanlarıyla sınırlı olarak değerlendirilmiştir. Kavram olarak da CMK’daki açıklamada bulunmama hakkı kavramı yerine, yerleşik kavram haline gelen “susma hakkı” kavramının kullanılması tercih edilmiştir. II. TARIHI SÜREÇTE SUSMA HAKKI A. Genel Olarak Nemo tenetur ilkesi ile susma hakkının, günümüz hukukundaki temelleri Anglo-Amerikan hukuk sisteminde atılmıştır. Hakkın günümüzdeki anlamıyla yerleşmesi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Miranda Kararı ile mümkün olmuştur.16 Ancak susma hakkının Osmanlı ceza muhakemesi hukukundaki görünümü incelenirken, kronolojik olarak hakkın dayanağını oluşturan Anglo-Amerikan hukuk sisteminin ve bilhassa İngiltere’deki gelişim sürecinin kısaca değerlendirilmesinde yarar olabilir. Osmanlı ceza muhakemesindeki ve modern anlamdaki susma hakkına temel oluşturan ilk belgenin 1689 tarihli Bill of Rights (Haklar Bildirgesi) ile bu belgeyi temel alan 1776 tarihli ABD Haklar Bildirgesi olduğu söylenebilir. Nitekim, 1776 tarihli Bildirge, ABD Anayasası’na da temel oluşturmuştur.17 Buna karşın susma hakkının Kıta Avrupası hukuk sisteminde benimsenmesi ancak 18’inci yüzyılın ortalarını bulmuştur.18 İslam Hukuku’nda ve Osmanlı Hukuku’nda susma hakkı farklı zaman ve şekillerde ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet Dönemi’nde ise Kıta Avrupası sisteminin yaklaşık iki yüz yıllık birikimi esas alınarak düzenlemelere gidilmiştir. Ne var ki bu makale sadece Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda şüpheli ve sanığın susma hakkı ile sınırlı olduğu için, Cumhuriyet Dönemi düzenlemeleri detaylıca incelenmemiştir. Makalede, Tanzimat öncesi ve Tanzimat sonrası dönemlerdeki susma hakkı; Mecelle’deki 16 Miranda v. Arizona, 384 U.S. 436 (1966), https://supreme.justia.com/cases/federal/us/384/436/, E. T: 16.08.2023. 17 Aydın, 2016, s. 1. 18 Aydın, s. 53.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1