Türkiye Barolar Birliği Dergisi 170.Sayı

398 Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanığın Susma Hakkı gerçeği yansıtmadığı kanaatine varacak olursa, Carolina’nın 32’nci maddesinden aldığı yetkiyi kullanarak şüpheli veya sanığı gerçeği söylemesini sağlamak için ağır bir işkence türü olan “azap sorgusu”na alabilir ve şüpheli ya da sanığa “arınma yemini” teklif edebilirdi.61 Ayrıca yine Carolina, işkence uygulayacak olan kişi ile şüphelinin baş başa bırakılmamasını, işkencenin acımasızca uygulanmaması gerektiğini düzenleyen hükümler içermekteydi. Ayrıca Tanrı’ya olan saygı gereği pazar günlerinde işkence yapılması yasaktı. Şüpheli ikrarda bulunur bulunmaz işkenceye hemen son verilirdi.62 Daha sonra engizisyon muhakemesinin usulünü uygulayan mahkemeler kaldırılmış ve böylece sanığın yeminli dinlenmesi usulüne son verilmiştir. Ne var ki sanığa müdafi atanmayarak, sanığın yemin baskısı altında olmadan konuşması sağlanmaya çalışılmıştır.63 61 Ozansü, s. 304, 305. 62 Ozansü, s. 304. Thomas Hobbes bu yöndeki uygulamayı eleştirmiştir. 1561 tarihli “Leviathan” adlı eserinde suç ve cezaları tartışırken “…hiçbir yasa bir insanı kendini korumaktan vazgeçmeye zorlayamaz” diyerek, insanların suçlamalar karşısında konuşmak zorunda olmadığına işaret etmiştir. Aynı eserinde düşünür “işkence ederek öldürmek, sadece öldürmekten daha büyük bir suçtur” diyerek işkencenin insanlık suçu olduğuna işaret etmiştir. Düşünür işkence ve zor kullanma yoluyla ifade alınmasına “..hiç kimsenin sözleşme gereği şiddete direnmeme yükümlülüğü altında olduğu düşünülemez; ve dolayısıyla hiç kimse, başka birine, kendisi üzerinde şiddet uygulama hakkını vermiş olamaz” diyerek karşı çıkmıştır . Düşünür ayrıca kimsenin kendisini veya yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya veya bu yönde delil göstermeye zorlanamayacağını; bu şekilde veya işkence ile elde edilen delillerin de muhakemede kullanılamayacağını belirtmiştir. Thomas Hobbes, Leviathan, Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi, (Çeviren: Semih Lim), 24. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, Ankara 2022, s. 226, 230,232. “Çünkü, herkesin yargıç olduğu doğa durumunda suçlamaya yer yoktur: devletin varlığında ise, suçlamanın ardından, güce dayalı olduğu için, insanın direnmemek zorunda olduğu cezalandırma gelir. Aynı şey, bir baba, eş veya velinimet gibi, mahkûm olmaları sonucunda insanın yoksulluğa düşeceği kişilerin suçlanması için de doğrudur. Çünkü, böyle bir suçlayıcının ifadesi, kendi isteğiyle verilmemişse, doğal olarak bozuktur ve bu nedenle kabul edilmemelidir: ve bir insanın ifadesi kabul edilmeyecekse, o insan böyle bir ifade vermek zorunda değildir. İşkence ile elde edilen suçlamalar da ifade olarak kabul edilmemelidir. Çünkü işkence, gerçeğin daha sonraki araştırma aşamalarına ışık tutmak için yapılır: ve bu durumda yapılan itiraf, işkencecilerin bilgi edinmesine değil, işkence edilen kişilerin rahatlamasına yarar: ve dolayısıyla yeterli bir ifade olarak kabul edilmemelidir: çünkü itiraf eden kişi kendisini doğru veya yanlış bir suçlama ile teslim ederse, bunu kendi canını koruma hakkına dayanarak yapar”. (Hobbes, s.112). 63 Aydın, s. 43.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1