Türkiye Barolar Birliği Dergisi 170.Sayı

404 Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanığın Susma Hakkı Beccaria’nın düşüncelerini ve görüşlerini temel alan bir ceza muhakemesi kanunu taslağı hazırlatmıştır. Keza 1786 yılında İtalya’da Grand Duke Leopold, sanık haklarını ön planda tutan bir ceza muhakemesi kanunu hazırlamıştır. Yine 1859 yılında İtalya’da sanık lehine pek çok yerel düzenlemeye gidilmiştir. 1865 yılında da İtalyan Ceza Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte modern anlamdaki sanık eksenli insani düzenlemelerin önü açılmıştır94. Alman Hukuku’nda susma hakkının modern anlamda kabul edilmesi 1849 tarihli Alman Ceza Muhakemesi Kanunu ile mümkün olabilmiştir. Adı geçen kanun gereği yargıç sanığa, kendisine sorulan sorulara yanıt vermeme hakkı olduğunu hatırlatmak zorundadır.95 Ne var ki bu kanunun ardından Almanya’da kabul edilen 1869 tarihli Hamburg Ceza Muhakemesi Kanunu ile sanığa susma hakkı tanınmamış, tam aksine suçlamalarla ilgili bilgi verme zorunluluğu getirilmiştir. Keza 1877 tarihli İmparatorluk Ceza Muhakemesi Kanunu da susma hakkını tam anlamıyla kabul etmiş değildir. 1877 tarihli Kanun döneminde ifade ve sorgu işlemlerini yürütmekle yetkilendirilmiş olan sorgu yargıcına, sanığın suçlama hakkında açıklamada bulunmak isteyip istemediğini sorma görevi verilmişti.96 Fakat bu göreve aykırılık etkili bir yaptırım içermediğinden sorgu yargıcının ya da kolluk yahut savcının sanığı (zorlama, baskı kurma, yanıltma gibi) çeşitli yöntemlerle ifade vermeye zorlaması kuramsal olarak mümkündü. O nedenle uygulamada 1950 yılına kadar sanığa susma hakkı etkin şekilde hatırlatılmamıştır. 1950 yılında ise Alman Ceza Muhakemesi Kanunu’na (Alman CMK-StPO) eklenen 136/a maddesi97 ile zorlama, korkutma veya yasa 94 Granfield, s. 419. 95 Demirbaş, s. 152; Albin Eser, “Alman ve Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Sanığın Hukuki Durumu”, Yargıtay Dergisi, Yıl:1990, Cilt: 16, Sayı: 3, s.319. 96 Eser, s. 320. 97 “StPO 136/a- Yasak sorgu usulleri: (1) Kötü davranma, yorma, vücuda yapılan müdahaleler, ilaç vermek, işkence, aldatma veya hipnoz suretiyle, şüphelinin iradi karar verme ve iradi faaliyette bulunma özgürlüğü engellenemez. Zorlama, sadece Ceza Muhakemesi Hukukunun izin verdiği hallerde mümkündür. Bu hükümlere göre izin verilmeyen bir tedbir uygulamakla tehdit ve kanunda öngörülmeyen bir yarar vaat etmek yasaktır. (2) Şüphelinin hatırlama kabiliyetini veya idrak etme kabiliyetini engelleyen tedbirler uygulanamaz. (3) 1 ve 2’nci fıkralardaki yasaklar, şüphelinin rızası olsa dahi geçerlidir. Bu yasaklar ihlali ile elde edilen ifadeler, sanık değerlendirmeye rıza gösterse dahi delil

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1