408 Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanığın Susma Hakkı Ancak susma hakkı, kişinin kendini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya ya da bu yönde delil göstermeye zorlanamaması hakkıyla birlikte değerlendirilmiş ve geniş anlamıyla ele alınmıştır.116 Bu bağlamda sanık hem sorulara yanıt vermekten kaçınabilir hem de kendisi aleyhine delil vermeye zorlanamazdı. Ayrıca, kural olarak şüpheli veya sanığın susmasından da aleyhe sonuç çıkarılabilmesi mümkün olamazdı.117 Yukarıda da açıklandığı üzere, kural olarak sözlü muhakeme usulünün uygulandığı Osmanlı ceza muhakemesi hukuku, sanığın ikrarını delil olarak kabul etmekteydi. Ancak sanık, sorulara yanıt verip vermeme konusunda tam bir serbestiye sahipti.118 Yine yukarıda da işaret edildiği üzere, ikrar, ceza muhakemesinde kadı önünde ve baskı, işkence ve kötü muamele altında verilmemiş olması; açıkça beyan edilmiş olması kaydıyla geçerli bir delil olarak kabul edilirdi.119 Ayrıca sanığın konuşması ve bariz açıklama yapması gereken hallerde susması ile olayı kabul ettiğine dair açık belirtilerin bulunması, örneğin başını öne eğmesi yahut açıkça evet ya da hayır dememesi suçu ikrar ettiği anlamında yorumlanırdı.120 Ancak, Osmanlı medeni muhakemesinde, günümüzdekine çok benzer şekilde ikrarın muhakemeyi sonuçlandırdığı kabul edilmişti.121 Medeni muhakemede olduğu gibi, Osmanlı ceza muhakemesinde de ikrar muhakemeyi ku116 , s. 32; Abdullaziz Bayındır, “Örneklerle Osmanlı’da Ceza Yargılaması”, 29 Eylül 2009, Tarih Araştırmaları, https://www.suleymaniyevakfi.org/tarih-arastirmalari/orneklerle-osmanlida-ceza-yargilamasi.html , Erişim Tarihi: 6.7.2023, (Bayındır, Ceza Yargılaması). 117 Vatansever, s. 220. 118 Vatansever, s. 199; Ayan,s. 66. 119 Vatansever, s. 197, s.200; s. 64. 120 Atalay, s. 261; Aydın, s. 59. 121 İkrar, İslam Hukukunda da günümüz hukukunda olduğu gibi davayı veya hukuki ilişkiyi medeni muhakeme bakımından sonlandırırdı. (Şakir Berki/ Hayrullah Hâmidi, İslam Hukukunun Ana Prensipleri, “Kur’anda Hukuk”, 2. Baskı, Yargıçoğlu Matbaası, Ankara 1962, s. 146). Mecelle’nin 1817’nci maddesinde bu durum “Davalı, ikrar ederse hâkim onu ikrarıyla ilzâm eder ve eğer inkâr ederse hâkim davacıdan delil göstermesini ister” denerek ifade edilmiştir. Bu nedenle, Mecelle ikrarın muhakemeyi sonuçlandıracağını hükme bağlamıştır (Yusuf Sancak/Emre Kıyak “Günümüz Türkçesiyle Mecelle’nin On Altıncı Kitabı, Kitabü’l Kazâ, Günümüz Düzenlemeleriyle Karşılaştırmalı Bir İnceleme”, SÜHFD, Yıl: 2014, C:22, S:2, s.74).
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1