410 Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanığın Susma Hakkı asıldır” (Her insan için borçsuz ve suçsuz olmak asıldır) şeklinde ifade edilmiştir.130 Bu ilke gereğince herkes suçsuz ve borçsuz kabul edilir. Kişinin suçlu veya borçlu olduğunu, sanığın değil iddia edenin kanıtlaması gerekir.131 Başka bir deyişle, bu ilke şüpheli veya sanığı iddia karşısında güçlü kılar.132 Bu nedenledir ki susma hakkıyla yakın ilişki içerisinde olan masumiyet karinesinin de Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda kabul edildiği söylenebilir. Nitekim masumiyet karinesi Osmanlı ceza kanunnameleri133 ile de teminat altına alınmıştı.134 Osmanlı ceza kanunnameleri gereğince ne padişah ne de kadının suçu kanıtlanmayan bir kimseye ceza verebilmesi mümkün değildi.135 Daha önce de değinildiği üzere Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda, muhakeme sonuçlansa dahi, kural olarak hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller hükme esas alınmazdı. Şüpheli ve sanığın susma hakkı ile lehine olan delillerin toplanmasını istemeyebileceği hatırlatılır ve şüpheli veya sanığa bu hak da tanınırdı.136 Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda asıl olan işkence ve kötü muamelenin yasak kabul edilmesiydi. Ayrıca hüküm, hukuka uygun şekilde elde edilen delillere dayandırılırdı. Muhakemeyi yürüten kadı, eğer sorgu sırasında korkutma veya zorlama ile elde ettiği ikrara dayanarak hüküm vermişse, hükmü veren kadının sonucu kısasa varabilecek şekilde cezalandırılması mümkün olabilirdi.137 130 Akman, s.20; Atalay, s.259-260; Ali Haydar Efendi, s.33; Mecelle’nin İlk 100 Maddesi: Külli Kaideler https: //cdn. istanbul. edu.tr /FileHandler2. ashx?f=mecelle_ kulli.kaideler.pdf, E.T: 24.5.2023. Ayrıca bkz Vatansever, s. 157, Duran, s.40,41. 131 Bayındır, Muhakeme, s.147. 132 Said Nuri Akgündüz, Tanzimat Dönemi Ceza Hukuku Uygulaması, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2010, s.24 (Akgündüz, Tanzimat-Ceza). Şahin, s. 372; Bayındır, Muhakeme, s.147, 165, 166, 228, Akman, s.21. Vatansever, s. 158, 300. 133 Bu yazılış şekli Osmanlı-Türkçe Sözlük’ten alınmıştır. Hatta adı geçen sözlükte kavram “kanun-nâme” şeklinde yazılmıştır. (Devellioğlu, s. 561). Ancak Türkçe yazım bilgisine uyumlu olması için çalışmamızda “kanunname” şeklinde kullanılmıştır. 134 Detaylı bilgi için bkz Vatansever, s. 161,162. 135 Vatansever, s. 160. 136 Atalay, s.254. 137 Akman, s. 81; Atalay, s.262; Duran, s.51,52. “Suçunu ikrar eden sanık (mukır) üzerinde her türlü baskı, işkence ve kötü muamele ikrarın geçerliliğini bozar. Kadı, sanığı itirafa zorlamamalıdır.” (Akman, s.64). Osmanlı’da işkence hakkında geniş bilgi için bkz Akman, s. 83-87.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1