418 Osmanlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Şüpheli ve Sanığın Susma Hakkı işkence ve kötü muamele yoluyla alınan beyanlar, bazı koşullarla da olsa, muhakemede delil olarak kullanılmıştır. Keza, yine tarihi süreçte, susma hakkından şüpheli veya sanık aleyhine sonuç çıkarıldığı dönemlere de rastlanmıştır. Ne var ki günümüzde de bazı AİHM içtihatlarında şüpheli veya sanığın susmasından onun aleyhine sonuca varıldığı görülmektedir.171 Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda şüpheli veya sanık hakları iki dönem halinde incelenmelidir. Bu dönemler Tanzimat öncesi dönem ve Tanzimat sonrası dönem olarak adlandırılabilir. Bu iki dönem, şüpheli ve sanık hakları bakımından ayrı ayrı incelenmelidir. Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda, Tanzimat öncesi dönem şüpheli ve sanık hakları bakımından sorunludur. Bu dönemde İslam Hukuku uygulanmakla birlikte, zaman zaman kanunnameler ile şüpheli veya sanıktan işkence ya da kötü muamele yoluyla ifade alınması, bazı koşullarla da olsa mümkün kılınmıştır. Hatta bu yolla elde edilen beyanın muhakemede kullanılıp kullanılamayacağının takdiri kadıya bırakılmıştır. Bu dönemde susma hakkının kullanılması, şüpheli veya sanık aleyhine yorumlanabilmiştir. Ne var ki Batılılaşma süreci Osmanlı’yı da etkilemiştir. Bu süreçte kabul edilen Tanzimat ve Islahat Fermânları, susma hakkını tam anlamıyla tanımasa da işkence ve kötü muameleyi yasaklamakla, susma hakkı ile kişinin kendini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya ya da bu yönde delil göstermeye zorlanamaması ilkesinin yasal temellerinin atılmasının öncülü olmuştur. Böylece Tanzimat sonrası dönemin başladığı söylenebilir. Nitekim Tanzimat sonrası dönemde, Mecelle hazırlanmıştır ve UMCKM kabul edilmiştir. Mecelle’de: “Sakite bir söz isnat olunmaz. Lâkin ma’raz-ı hacette sükût beyandır” (Mecelle m. 67) denerek susma hakkı açıkça zikredilmiştir. Buna karşın UMCKM’de susma hakkı 171 John Murray v. Birleşik Krallık, 08.02.1996, Mahkeme (Büyük Daire), Başvuru No: 18731/91, p.47, https://insanhaklari.gen.tr/Karar. aspx?b=18731%2f91&t=08.02.1996, E. T: 10.08.2023. Benzeri yönde bkz Averill v. Birleşik Krallık, 06.06.2000, Başvuru No: 36408/97, p.44, hudoc.echr.coe.int/eng #{%22docname%22:[%22AVERILL%22],%22documentcollectionid2%22:[%22GR ANDCHAMBER%22,%22CHAMBER%22],%22itemid%22:[%22001-58836%22]} , E.T: 02.08.2023.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1