419 TBB Dergisi 2024 (170) Şaban Cankat TAŞKIN açıkça ifade edilmemişse de Kanun’un 265-291’inci maddeleri sanığın ceza muhakemesindeki haklarını düzenlemektedir. Ancak, Kanun’un 264’üncü maddesi susma hakkını zımnen de olsa tanımaktadır. Kanun’un 266’ncı maddesinde sanığın savunması sırasında lehine olan delillerin toplanmasını da isteyebileceğine değinilmiştir. Öyleyse, UMCKM’nin günümüzdeki uygulanış şekliyle olmasa dahi, dolaylı yolla da olsa susma hakkını tanıdığı ifade edilebilir. UMCKM, sanığa susma hakkını açıkça tanımaması bakımından Mecelle’den ayrılmaktadır. Zira Mecelle’de sanığa susma hakkı tanınmıştı. Buna karşın, Mecelle’nin sanığa susma hakkı açıkça tanıması yönüyle UMCKM’den ileride olduğu ifade edilebilir. Osmanlı Devleti’nin ilk (ve tek) Anayasası olarak da nitelendirilebilecek olan 1876 tarihli Kanûn-ı Esâsî’nin 26’ncı maddesinde işkence ve kötü muamele açıkça yasaklanmıştır. Buna bağlı olarak da şüpheli veya sanıktan işkence, kötü muamele veya zor kullanılarak alınan beyanın hukuka aykırı olduğu kabul edilmiştir. Ancak 1876 Anayasası’nda susma hakkı ile kendini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya ya da delil sunmaya zorlanamama hakkına ilişkin açık bir düzenleme yer almamaktadır. Sonuç olarak, Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda, özellikle Tanzimat sonrası dönemde, şüpheli ve sanığa susma hakkının tanındığı ifade edilebilir. Ancak bu hak günümüzdeki anlamıyla mutlak olarak kabul edilmemiş ve Anayasal güvenceye (Anayasa 38/5) bağlanmamıştır. Nitekim günümüzde susma hakkının kimlik bilgileri dışında mutlak olduğu (CMK 147/1-a)172 ve susma hakkının kullanılmasından şüpheli veya sanık aleyhine sonuca ulaşılamayacağı kabul edilmektedir.173 Yine de Osmanlı ceza muhakemesi hukukunda susma hakkının gelişiminin incelenmesi, hakkın hukukumuzdaki düzenlenişinin anlaşılması bakımından önemlidir. 172 Birtek, s. 198. Şüpheli ve sanığa kimlik bilgilerini açıklama yönünde mecburiyet yüklenemeyeceğine ilişkin aksi yöndeki görüş için bkz Eser, s. 325; “Bizce, sanık hiçbir soruya cevap vermeğe mecbur tutulmamalıdır. Müdafaası için kimliğini de gizleyebilmelidir.” (Kunter/Yenisey, s.388). 173 “Ancak; CYY 147. maddesinde tanınan susma hakkı kullanan sanık hakkında, “... susma hakkıyla siyasi bir duruş içine girdiği ...” biçiminde yasal olmayan gerekçeyle takdiri indirim nedeninin uygulanmamış olması” (Yargıtay 4. CD, 02.12.2008 T, 2008/10723 E., 2008/21522 K. sayılı kararı)
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1