46 Vicdani Ret Hakkı ve Türk Hukukundaki Yeri nımayı problem etmeyen devletler, seküler vicdani retçilerle birlikte politikalarının ve egemenliklerinin sorgulandıklarını hissetmiş ve dini pasifistlere göstermiş oldukları hoşgörüyü diğer vicdani retçilere göstermemişlerdir.34 Bu nedenle vicdani ret hakkını tanıyan devletler olduğu gibi uzun süre çeşitli yaptırımlarla vicdani retçileri sindirmeye çalışan devletler de olmuştur. Vicdani reddin tekil bir eylem olmaktan çıkıp geniş halk kitlelerini etkilemeye başlaması ve vicdani redde ilişkin yasal düzenlemelerin artırılması İkinci Dünya Savaşı sonrası mümkün olabilmiş ve vicdani ret uluslararası hukuk çerçevesinde tartışılmaya başlanmıştır.35 Vicdani retçilerin uğradıkları haksızlıklar uluslararası kuruluşların önüne taşınıp lehlerine karar çıktıkça daha fazla devlet vicdani ret hakkını tanımaya yönelik düzenlemeler yapmıştır. BM İnsan Hakları Komisyonu 1980’li yıllardan itibaren verdiği kararlarda istikrarlı bir şekilde askerliği vicdanen reddetme hakkının din, düşünce ve vicdan özgürlüğü (Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme m. 18)36 hakkından kaynaklandığını belirtmiştir. İlk olarak 1987/46 No’lu İlke Kararı’yla üye devletleri vicdani ret hakkını bu özgürlük kapsamında tanımaya, alternatif hizmetleri düzenlemeye çağırmış ve bu hakkın din dışı sebeplerle de ileri sürülebileceğini belirtmiştir.37 Bu kararı benzer yönde başka kararlar takip etmiştir. İnsan 34 Mızrak, “Sivil İtaatsizlik”, s. 119. 35 Mızrak, “Sivil İtaatsizlik”, s. 119, 120. 36 “1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip olacaktır. Bu hak, herkesin istediği dine ya da inanca sahip olması ya da bunları benimsemesi özgürlüğünü ve herkesin aleni veya özel olarak bireysel ya da başkaları ile birlikte toplu olarak, kendi din ya da inancını ibadet, icra, bunun icaplarını yerine getirme ya da öğretme bakımından ortaya koyma özgürlüğünü de içerir. 2. Hiç kimse, kendi seçtiği bir din ya da inanca sahip olma ya da bunu benimseme özgürlüğünü zedeleyecek bir baskıya maruz bırakılamaz. 3. Bir kimsenin kendi dinini veya inançlarını ortaya koyma özgürlüğüne ancak yasalarla belirlenen ve kamu güvenliğini, düzenini, sağlığını, ahlakını ya da başkalarının temel hak ve özgürlüklerini korumak için gerekli kısıtlamalar getirilebilir. 4. Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, ana-babaların ve uygulanabilir olan durumlarda, yasalarca saptanmış vasilerin, çocuklarına kendi inançlarına uygun bir dinsel ve ahlaki eğitim verme özgürlüklerine saygı göstermekle yükümlüdürler.” (https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d22/c016/ tbmm22016089ss0150.pdf, Erişildiği Tarih: 06.05.2023). 37 Özlü, s. 515.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1