Türkiye Barolar Birliği Dergisi 171.Sayı

171 TBB Dergisi 2024 (171) Mesut KÖKSOY duğu için hakemin taraflı davrandığının kesin bir şekilde ispatı kolay değildir. Bu nedenle, tarafsızlığın her somut durum bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Hakemin tarafsız olmadığı gerekçesiyle reddedilebilmesi, haklı şüphenin bulunmasına bağlıdır. Şüphenin ne zaman haklı olacağı ise açık değildir. Ayrıca haklı şüphenin taraflar nezdinde mi yoksa makul düşünen üçüncü bir kişi nezdinde mi oluşması gerektiği belirsizdir. Kendisine hakemlik önerilen kimse, bu görevi kabul etmeden önce tarafsızlık ve bağımsızlığından şüphe edilmeyi haklı gösteren durum ve koşulları açıklamak zorundadır. Daha sonra ortaya çıkan durumların da taraflara derhal bildirilmesi gerekir. Bildirim yükümlülüğü kapsamında hangi hususların taraflara açıklanması gerektiği kanunda tek tek sayılmamıştır. Bu durum ise, yükümlülüğünün kapsamının nasıl belirleneceği, her türlü durumun taraflara açıklanması gerekip gerekmediği gibi hususlarda tartışmaya sebebiyet vermektedir. Hakemin bildirim yükümlülüğüne aykırı davranması hâlinde bunun yaptırımı hususunda açık bir düzenleme mevcut değildir. Hakemin söz konusu yükümlülüğünü yerine getirmemesi, tarafların hakeme güvenini sarsacak niteliktedir. Ancak bildirim yükümlülüğünün ihlâl edilmesi her durumda hakemin reddini talep etmeyi haklı göstermez. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda HUMK’dan farklı olarak hakemlerin hâkimin reddi sebeplerine dayanılarak reddedilebileceği açıkça düzenlenmemiştir. Bu nedenle, hâkimlerin yasaklılığı ve reddi sebeplerinin hakemler bakımından uygulanıp uygulanamayacağı doktrinde tartışma konusu yapılmaktadır. Hâkimlerin yasaklılığı ve reddi sebepleri, Kanun’da açıkça ifade edilmese dahi, hakemin bağımsızlığını ve tarafsızlığını etkileyen durumlar olduğu için söz konusu sebeplere dayanılarak hakemin reddedilebileceği kabul edilmelidir. Hakemin reddi usulü HMK’nın 418’inci maddesinde düzenlenmiştir. Bu bağlamda, hakem kurulundan bir üyenin reddedilmesinin hem HMK m. 418/II’de hem de m. 418/III’de düzenlenmesinin kanun yapma tekniği açısından sorunlu olduğunu belirtmek gerekir. Zira söz konusu durum, uygulamada belirsizliğe neden olabilecek niteliktedir. Bu nedenle, her iki fıkranın birleştirilerek yeniden düzenleme yapılması yerinde olur.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1