Türkiye Barolar Birliği Dergisi 171.Sayı

338 Limited Şirketlerde Kanuni Temsilcilerin ve Ortakların Amme Alacaklarından Doğan Sorumluluğunun Karşılaştırılması Dolayısıyla burada borcun ifası, cebri icra yolu ile limited şirketten elde edilemeyecek duruma girmektedir.54 Limited şirketten amme alacağının tahsil edilememesinin ispatının, aciz vesikasıyla sağlanıp sağlanamayacağı hususunda kanunda bir açıklık bulunmamakta olup yüksek mahkemelerin de bu hususta içtihat haline gelmiş bir uygulaması bulunmamaktadır. Zira Danıştay bazı kararlarında aciz vesikasının şart olmadığı yönünde hüküm kurarken55 bazı kararlarında aciz vesikasının şart olduğuna hükmetmektedir.56 Kanaatimce, kanuni temsilcinin sorumluluğuna gidebilmek adına amme borcunun şirketten tahsil edilemediğini aciz vesikası ile ispat etmek aşırı şekilciliğe yol açıp tahsil idaresinin alacağına kavuşmasını geciktirse de, kanunun “tamamen ve kısmen alınamaması” yönündeki lafzı nazara alınmalı ve “alınamama” durumu aciz vesikasıyla belgelenmelidir. Öte yandan, kanuni temsilcinin sorumlu tutulması için limited şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmemiş olması gerekir (VUK m.10/2). Aynı yoruma VUK m. 10/1’den varmak da mümkündür.57 54 Eslem Ayaz, Limited Şirketlerde Kanuni Temsilci ve Ortakların Vergisel Sorumlulukları, Seçkin Yayınevi, 2013, s.70; Karahanlı, s. 96. 55 “…Olayda, davacının yönetim kurulu üyesi bulunduğu şirkete ait hacizli malların satışı sonucunda elde edilen meblağın diğer hacizli borçlara pay edilmesi nedeniyle, vergi dairesine olan borçlarının bu satışlardan ödenmesi olanağının kalmadığı anlaşıldığından, şirketin aciz halinde olduğuna dair belge düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, yönetim kurulu üyeliğinden 16.10.1997 tarihinde istifa ile ayrıldığı anlaşılan davacının, şirketin bu tarihten sonraki vergilendirme ile ilgili ödevlerini yerine getirmediğinden söz edilemeyeceğinden; istifa tarihi dikkate alınıp, buna göre bir karar verilmesi gerekirken, aciz halinin tespit edilmediği gerekçesiyle verilen temyize konu kararda isabet bulunmamaktadır…” Danıştay 7. Daire, E. 2000/2724, K. 2000/3446, T. 23.11.2000. 56 “…borçlu şirketin borcu karşılayabilecek düzeyde haczi kabil malı bulunmaması veya bulunan malların satış bedelinin borcu karşılamaması nedeniyle borçlunun aciz halinde bulunduğunun bir aciz fişi ile kanıtlaması gerekmektedir…” Danıştay 3. Daire, 04.06.1998, E 1997/3280, K. 1997/2148. Kararlar için bkz. ibid 96. 57 “…Davacıdan ödenmesi istenilen vergi borçları her ne kadar davacının yasal temsilcilik yaptığı döneme ilişkin ise de, davacının sorumluluğu, yöneticiliği döneminde defter ve belge ibraz edilmemesi, beyanname verilmemesi, beyan edilen bir borcun ödenmemesi veya yapılan inceleme sonucu eksik beyanda bulunulduğunun tespiti halinde sözkonusu olabileceğinden, kanuni temsilcilik sıfatının sona ermesinden sonra asıl borçlu şirketin 13.4.1998 tarihinde o dönemde müdür olan şahıstan istenilen defter ve belgelerinin ibraz edilmemesiyle ve daha sonrasında da 4811 sayılı Yasa’dan 17.4.2003 tarihinde yararlanılarak taksitlendirilen borçların ödenmemesi eyleminden sorumlu tutulamayacağı açık bulunmaktadır…”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1