Türkiye Barolar Birliği Dergisi 173.Sayı

147 TBB Dergisi 2024 (173) Enes KETHÜDA sistemi oluşturma, belirli türde ve miktarda sosyal yardım sağlama gibi ödevler yüklememekte, devletin gönüllü olarak üstlendiği sosyal yardımlara yapılan müdahalelerin anılan klasik haklara uygunluğunu tartmaktadır. Yine de bu çerçevedeki korumanın sosyoekonomik etkileri hafife alınmamalıdır. Bir kere bu kapsamdaki incelemelerde hak öznelerinin sosyoekonomik koşullarına ve kırılganlığına belirleyicilik atfedilebilmektedir. Dahası doğal olarak inceleme sonucunda verilen kararların hak özneleri lehine önemli sosyoekonomik yansımaları olmaktadır. İHAM’ın Feldbrugge/Hollanda kararından itibaren gelişen adil yargılanma hakkı pratiği, sosyal güvenlik hakkının altıncı madde kapsamında “medeni hak” olarak görülmesini ve bu hak kapsamındaki güvencelerin iç hukuktaki sosyal güvenlik ödeneklerine ilişkin yargılamalar bakımından geçerli olmasını sağlamıştır. Diğer bir ifadeyle adil yargılanma hakkının öznelerine sunduğu güvenceler, “medeni hak” olarak görülen sosyal güvenlik ödenekleri bakımından da geçerlidir. Gaygusuz ve akabinde Stec ve diğerleri kararlarının ardından serpilen mülkiyet hakkı pratiğinde İHAM ve AYM sosyal güvenlik hakkına dair oldukça karmaşık meseleleri ele almıştır. Ayrımcı nedenlerle ödeneğe hak kazanamama, ödeneğin kesilmesi, azaltılması, yersiz ödemelerin ağır koşullar altında iade edilmesi gibi devletin hâlihazırda sunmayı vadettiği ödeneklere yapılan müdahalelerde Mahkemelerin temel rolü, hak öznelerine yüklenen külfet ile sosyal güvenlik sisteminin istikrarını ve sınırlı kamusal kaynakların adil dağıtımını sağlama kamu yararını tartmaktır. Bu tartımda hak öznelerinin sağlık durumu, çalışabilme kapasitesi, işsiz olup olmaması, herhangi bir gelir veya mülke sahip olup olmaması gibi sosyoekonomik koşullarına önem atfedilmektedir. Mahkemeler kamu yararıyla hak öznelerinin menfaatleri arasındaki bu sosyoekonomik temalı tartımda taraf devletlere -başta ekonomik kriz dönemlerindeki kemer sıkma tedbirleri konusunda olmak üzere- geniş bir takdir alanı tanıma eğiliminde olmuşsa da pek çok kararda bu marjın aşıldığına karar verebilmiştir. Çoğunlukla mülkiyet hakkı bağlamında ele alınan sosyal güvenlik hakkı, büyük oranda aile yaşamını ilgilendiren ödeneklerle bağlantılı olmak üzere özel yaşama ve aile yaşamına saygı hakkı kapsamında da gündeme gelebilmektedir. Petroviç kararından itibaren İHAM, her ne kadar böyle bir ödenek sağlama yükümlülüğü yoksa da aile yaşamını

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1