181 TBB Dergisi 2024 (173) Fatih GÜLER - Çağrı ÇOLAK - İlker KARAÖNDER Bu çalışmada, üniversite genel sekreterlik makamı tarihsel ve hukuksal açıdan ele alındıktan sonra, 2024 yılı Mart ayı itibarıyla devlet üniversitelerinde göreve devam eden genel sekreterlere ilişkin profil verilerinin ortaya koyulması amaçlanmıştır. Bu bağlamda öncelikle, genel sekreterlerin atanma usulleri ile atamadan önceki görevleri ortaya koyulmuş ve değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında Türkiye’de devlet üniversitelerinde genel sekreterlik makamını işgal edenlerin %35,66’sının akademisyen olduğu tespit edilmiştir. Bu oranın azımsanmayacak ölçüde yüksek olduğu ortadadır. Ayrıca bu atamaların tedviren yapıldığı gerçeği karşısında, esasen hukuki dayanağı tartışmalı olan ve istisnai olarak uygulanması gereken tedviren görevlendirme usulünün Türk devlet üniversitelerinde sınırlarının zorlandığı çıkarımında bulunmak mümkündür. Dahası bu tespit, birçok üniversitede genel sekreterlik kadrosunun boş tutulduğunun da bir göstergesidir. Kanuni idare ilkesine aykırı olduğu değerlendirilen bu durumun nedenlerinin araştırılması çalışma kapsamının dışında olmakla birlikte, bu durumun üniversitelerden beklenen kamu hizmetini sekteye uğratma ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Bu ihtimal, akademisyen genel sekreterlerin doçentlik temel alanlarına göre dağılımının tespiti ile belirgin hâle gelmektedir. Zira akademisyen genel sekreterlerin büyük çoğunluğunun hukuk ve yönetim bilimlerine temas etmeyen alanlarda akademik kariyer yapmış olması, hukukiliğin yanında yönetim bilimi ve liyakat temelleri açısından da tartışılması gereken bir konudur. Konuya akademik personelin görevleri açısından bakıldığında da kamu hizmetinin niteliğinin sekteye uğraması ihtimali ile karşı karşıya kalınması olasıdır. Zira mesaisini eğitim-öğretim ile bilime hasretmesi beklenen akademisyenlerin emeklerini başka mecraya kaydırmalarındaki kamu yararı izaha muhtaçtır. Çalışma kapsamında araştırılan bir diğer husus, genel sekreterlerin cinsiyet dağılımıdır. Türkiye’de devlet üniversitelerinde kadın genel sekreter oranı dikkat çekici düzeyde düşüktür. Bu tespit esasen gelişmiş ülkelerde dahi karşılaşılan kronik bir soruna götürmektedir. Üst kademe yöneticilik düzeyinde büyük bir potansiyelin kullanılamaması anlamına gelen bu durumun sosyolojik ve toplumsal cinsiyet temelli nedenleri üzerinde müstakil çalışmaların yapılması ve kamu politikalarının üretilmesinin gerekli olduğu değerlendirilmektedir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1