290 Kambiyo Senetleri Teminat Amacıyla Düzenlenemez mi? -Yargıtay’ın (Özellikle 12. Hukuk Dairesi’nin) İçtihadının Eleştirisiispat konusunda alacaklının başkaca bir işlem yapmasına ihtiyaç yoktur; alacağın gerçekte var olmadığına ilişkin olası iddiayı ispat ve buna yönelik hukuki yollara başvurma yükü borçlunun omuzlarındadır. Adi haciz yoluyla ilamsız takip ile kambiyo senedine müstenit takip arasındaki bu sistem farklılığı da göz önünde tutulduğunda Yargıtay’ın hukuki sebebi teminat olan senetlerde “alacağın varlığı ve miktarı ile tahsilinin gerekip gerekmediğinin yargılamayı gerektirdiği”, o nedenle de “takibin durdurulması” gerektiği yaklaşımının bütünüyle kanuna aykırı olduğu kendiliğinden görülür. a) Bir kere kambiyo senedine müstenit takibe konu oluşturan alacak taraflar arasındaki “temel ilişki”deki alacak değil, bizatihi senede yerleşen alacaktır. Kambiyo senedinin soyut niteliği nedeniyle senede yerleşen alacağın “tahsilinin gerekip gerekmediği” konusu bizatihi senedin kendisinden hareketle belirlenir. Kuşkusuz, yukarıda etraflıca izah olunduğu üzere, kambiyo senedi düzenlenmesiyle birlikte taraflar arasında, temel ilişkideki alacağı hedefleyen ikinci bir alacak oluştuğu doğrudur. Ne var ki kambiyo senetleri soyut/mücerret nitelik taşıdıklarından bu ikinci alacağın varlığı ve geçerliliği için temel ilişkideki alacağın varlığı ve geçerliliği bir ön şart niteliği taşımaz. Geçerlilik şartları tamam bir kambiyo senedi alacaklının elinde var olduğu sürece alacaklı bu senetteki alacağı talep edebilecek durumda demektedir. Bu olasılıkta icra mahkemesince ancak borçlu tarafından İİK m. 169/a/1 gereğince kambiyo “borcun[un] olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı” halinde takibe yapılan itiraz kabul edilebilir. Sınırlı bir delil sistemi ile yargılama imkânına sahip olan icra mahkemesi bunun dışında başkaca bir değerlendirme yapamaz. b) Öte yandan Yargıtay’ın gerekçe olarak dayandığı, “alacağın varlığı ve miktarı ile tahsilinin yargılamayı gerektirip gerektirmedihâlinde takibin duracağı hükme bağlanmıştır (538 sayılı kanun ile getirilen İİK m. 170/1 [Bkz. 06.03.1965 tarih ve 11946 sayılı RG]). Ancak kanun koyucu imzaya itiraz ile borca itirazın takibe etkisi arasındaki bu farklılığı da daha sonra yerinde bulmayarak 3494 sayılı Kanun ile İİK m. 170/1’de yaptığı değişiklikle borçlu tarafından “imzaya itiraz” edilmesi hâlinde bile -ki bu son hususa ilişkin tercihin isabeti çok tartışma götürür- takibin durmayacağı kuralını benimsemiştir (Bkz. 25.11.1988 tarih ve 20000 sayılı RG).
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1