Türkiye Barolar Birliği Dergisi 173.Sayı

293 TBB Dergisi 2024 (173) Alihan AYDIN arasında bir fark olmadığı sonucuna varılmak gerekir ki bu yaklaşım, tam da “538 sayılı Kanun ile İİK’da yapılan köklü değişikliklerle kambiyo senetlerine mahsus özel takip usulü adi haciz yoluyla ilamsız takipten önemli şekilde ayrıştırılmış, yeni sistemde borca itirazın satıştan başka takip muamelelerini durdurmayacağı kabul edilerek kambiyo senedine bağlı alacağın çabuk ve güvenli şekilde tahsilinin sağlanması amaçlanmıştır” şeklindeki kanunun gerekçesini açıkça göz ardı etmek olur. İşte o nedenledir ki Yargıtay’ın içtihadının daha oluşumu aşamasında bu içtihada katılmayan üyeler karşı oy yazılarında, “Aksi görüşün kabulü hâlinde teminat için bono düzenlenmesinin bir hükmü ve amacı kalmayacaktır. Şöyle ki, sözleşmeye uymama hâlinde açılacak dava tespiti de içeren bir eda davası olacaktır. Bu davada öncelikle borçlunun sözleşmeye uyup uymadığı, uymama sonucu alacaklının zarar görüp görmediği saptanarak eda hakkında karar verilecektir. Borçlunun önceden teminat senedi verip vermediğinin verilecek karara bir etkisi olmayacaktır” diyerek çok haklı ve yerinde olarak bu gerçeği dile getirmişler, ortaya çıkacak garipliğe, kambiyo senedine müstenit takibin anlamsız hâle düşürüleceğine dikkati çekmişlerdir. Demek ki işin özü şudur: Kuşkusuz kambiyo senedinin düzenlenmesine neden oluşturan temel ilişkideki alacağın geçersiz olması, sonradan ortadan kalkması vb. nedenlerle kambiyo senedinin baştan “bedelsiz”liği veya sonradan bedelsiz hâle gelmesi mümkündür. Ne var ki mesele tüm bu olasılıklarda söz konusu defilerin senedin düzenleyeni tarafından ileri sürülemeyecek olması değil, bunların nerede, hangi hukuki merci önünde dile getirilebileceği, defilerin ileri sürülmesinin icra mahkemesindeki yargılamaya nasıl etki edeceğidir. Kambiyo senedinin borçlusu temel ilişkiye yönelik her türlü defiyi genel yetkili mahkemede açacağı bir menfi tespit davasına taşıyabilir ve alacaklıya karşı her zaman ileri sürülebilir. Oysa icra mahkemesi ise yalnızca İİK m. 68 normlarına uygun; ezcümle, temel olarak alacağın “doğmadığını veya sona erdiğini ya da mehil verildiği gösteren” imzası ikrar edilmiş belgenin varlığında itirazın kabulüne ve takibin durmasına karar verebilir. Bu durumda senet hangi hukuki sebebe (ifa, alacak, bağışlama, teminat vd.) dayalı olarak düzenlenirse düzenlensin, anılan nitelikte bir belgenin borçlu elinde bulunmadığı hâllerde icra mahkemesinin itirazı reddetmekten başka yapacağı bir şey bulunmamaktadır. Bu konuda yapılacak değerlendirmelerde kambiyo

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1