153 TBB Dergisi 2024 (174) Fatma Ebru GÜNDÜZ - Melike Özge ÇEBİ BUĞDAYCI ra uğraması halinde ancak yakınlarına manevi tazminat ödeneceği yönünde bir şarta yer verilmemiş, “ağır bedensel zarara uğranılmış olması” sadece hükmedilecek manevi tazminat miktarının takdiren belirlenmesinde dikkate alınmaktadır.” diyerek, TBK’nın 56. maddesinin idari yargıda görülmekte olan manevi tazminat davalarında uygulanmasına imkân bulunmadığından bahisle, davacılar için hükmedilen manevi tazminatın usul ve hukuka uygun olduğuna karar vermiştir.83 Danıştay’ın bu kararındaki TBK’nın 56. maddesinde açıkça bu maddenin idarenin sorumluluğuna uygulanacağına dair bir düzenleme bulunmadığı için ağır bedensel zarara uğramış olma koşulunun idarenin sorumluluğunda uygulanma zorunluluğu bulunmadığı yolundaki değerlendirmesine katılmamaktayız. TBK’nın 55. maddesinin 2. fıkrası açık bir şekilde bu Kanun hükümlerinin idarenin sorumluluğunda da uygulanacağını düzenlemiştir.84 Dolayısıyla ayrıca 56. maddede bu yönde bir düzenleme bulunmasına ihtiyaç yoktur. Danıştay’ın kararında ifade ettiği gibi, idarenin sorumluluğu konusunda ağır bedensel zarara uğrama koşulunun aranmaması, sorumluluk kapsamını oldukça genişletecek ve sorumluluk hukukunun temel ilkelerinden bir tanesi olan sebepsiz zenginleşme aracı olmamasına da aykırılık oluşturacaktır.85 Anayasa Mahkemesi (AYM), TBK’nın 55. maddesinin 2. fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle AYİM tarafından yapılan norm denetimi başvurusunda bu konuyu değerlendirmiştir. AYM, kuralla, 83 Danıştay 10. D, E. 2016/13668, K. 2019/2798, T. 10.04.2019 (Yayınlanmamıştır). 84 Bununla birlikte idari işlem veya eylem nedeniyle ortaya çıkan ölüme veya vücut bütünlüğüne yönelik zararlardan dolayı idarenin sorumluluğunun, kusur ve kusursuz sorumluluk ilkeleri uyarınca belirleneceği, uğranılan zararın miktarının ise Borçlar Kanunu’nun 55. maddesi uyarınca hesaplanacağı yönünde bkz. Halil Kalabalık, İdari Yargılama Usulü Hukuku, Seçkin, 17. baskı, Ankara 2024, s. 157. 85 Manevi zararı karşılamak için mahkemelerce hükmedilecek tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat ilgilinin duyduğu acıyı kısmen de olsa giderecek ölçüde belirlenmesi gerekmektedir. Danıştay 10. D, E. 1990/3954, K. 1992/1362, T. 10.04.1992, DD, S. 86, 583 vd., Nakleden; Kalabalık, s. 268. Danıştay kararlarında manevi tazminatın miktarının belirlenmesi noktasında da hükmedilen tazminat miktarının da hakkaniyet uygun olması gerektiğini vurgulamış ve idare mahkemesi tarafından zarar gören kişi, anne, babası ve kardeşleri için hükmedilen manevi tazminat miktarının sebepsiz zenginleşmeye yol açacak derecede olduğu iddiasını haklı bularak kararın bozulmasına karar vermiştir. Bkz. Danıştay İDDK, E. 2021/3012, K. 2022/1655, T. 27.04.2022 (Lexpera).
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1