200 Emlak Vergisi Uygulamasından Kaynaklanan Uyuşmazlıkların Yargısal Çözümünde Karşılaşılan Bazı Hukuki Sorunlar ve Çözüm Önerileri lı olarak yargıcın değinilen surette hüküm tesis etmesinin mümkün olduğudur.122 Diğeri ise, çeşitli kanuni düzenlemelerden yola çıkılarak vergi mahkemelerinin bahsi geçen şekilde hareket etmelerinin gereklilik arz ettiğidir.123 Son zamanlarda yaygın olarak kabul edilen diğer bir gerekçe ise, İYUK’un 20. maddesinde düzenlenen re’sen araştırma ilkesi çerçevesinde vergi mahkemelerinin matrah ve birim değerini bilhassa bilirkişiye başvurmak suretiyle saptamasının ve akabinde kısmen ret ve kısmen iptal şeklinde karar vermesinin idari işlem niteliğinde yargı kararı verilmesi anlamına gelmediğidir.124 yip daha ileri giderek anlaşmazlığı çözüme ulaştırmaları gerekir. Mahkemenin anlaşmazlığı çözmek için verdiği karar ise idarenin yerine geçerek karar verme anlamına gelmez…Vergi Mahkemesince bilirkişi tetkikatı yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, idari mahkemelerin idari eylem ve işlem niteliğinde karar veremeyeceklerinden bahisle tarhiyatın tamamen terkininde isabet görülmemiştir.” Bkz. Danıştay 7. Daire, T. 12.04.1985, E. 1984/3570, K. 1985/1039, (Danıştay Dergisi, S. 60-61, 1986, s. 333-335); Alıntılanan karar muhtevasında Danıştayın vergi davasını sui generis nitelikte bir dava olarak kabul ettiği yönünde bkz. Kumrulu, s. 223-226; Dursun, s. 279-280; Bahçeci, Tarhiyat, s. 131-133. 122 Vergi davalarının mahiyet itibariyle iptal veya tam yargı davalarından hangisine tekabül ettiğine yönelik tartışmaların özünde ilgili yasakla ilintili değerlendirmelerin bulunduğu yönünde bkz. Nihal Saban, Vergi Hukuku, 11. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul 2021, s. 466. 123 “…özellikle 2577 sayılı kanunun 28 inci maddesinin beşinci fıkrasında… yer alan hüküm, vergi davasının tarh edilen vergi ve kesilen cezanın miktarı konusunda da olabileceğini ve mahkemenin tarh edilen vergi ve kesilen ceza miktarını değiştirebileceğini göstermektedir.” Bkz. Danıştay VDDGK, T. 08.04.1988, E. 1987/35, K. 1988/25, (Kumrulu, s. 195). 124 Bazı alışları, hakkında sahte belge düzenleme fiili dolayısıyla vergi tekniği raporu tanzim edilen kişi tarafından düzenlenen belgelere dayandığı gerekçesiyle vergi dairesince kendisine müeyyideli yazı gönderilen bir yükümlü, ihtirazi kayıtla düzeltme beyannamesi verdikten sonra idarece tesis edilen işlemlere karşı dava açma yoluna gitmiştir. Bu durum üzerine ilk derece mahkemesi iptal kararı vermiş, fakat Danıştay 4. Dairesi temyiz incelemesinde mahkemenin re’sen araştırma ilkesi doğrultusunda vergi tekniği raporu ve ilgili belgeleri getirterek yeniden inceleme yapması gerektiği gerekçesiyle bozma kararı vermiştir. Ardından ilk derece mahkemesi şu gerekçeyle ısrar kararı vermiştir: “Vergi yargısının görevi idarenin yerine geçerek inceleme elemanı gibi söz konusu incelemeleri yapmak değildir, böyle bir yetkisi de bulunmamaktadır. Vergi mahkemesi ancak idare tarafından yapılan bu incelemelerin ve varılan sonucun hukuka uygunluk denetimini gerçekleştirmekle ödevli ve yetkilidir. Aksi durumun kabulü, vergi mahkemesi tarafından hem bir idari işlem tesis edilmesi hem de bu işlemin denetlenmesi durumunu ortaya koyar ki bu durum hukuken mümkün değildir.” VDDK ise önüne gelen bu uyuşmazlıkta şu gerekçe doğrultusunda ısrar kararını bozmuştur: “…re’sen araştırma ilkesinin düzenlendiği 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1