Türkiye Barolar Birliği Dergisi 174. Sayı

211 TBB Dergisi 2024 (174) Abdullah ARIKAN yerinde olarak iptal edilmiştir. 2012 yılında verilen bu iptal kararı sonrası ilgili takdir işlemlerine karşı menfaati ihlal edilen herkesin dava açabileceği netleşmekle beraber davanın hangi tarihten itibaren ve ne kadarlık bir süre dahilinde açılabileceği öğreti ve yargı kararlarında tartışılmaya başlanmıştır. Bu konuda Danıştay nezdinde ortaya çıkan farklı kararlar bölge idare mahkemesi kararlarına da sirayet etmiştir ki mesele en son bölge idare mahkemesi kararları arasındaki aykırılıkların giderilmesi çerçevesinde VDDK’nın önüne getirilmiştir. Danıştay bu sorunu ele aldığı içtihadında iki önemli saptamaya yer vermiştir. Bunlardan ilki takdir komisyonu kararlarına karşı en son, takdirin gerçekleştirildiği yılın son günü itibariyle dava açılabileceği, diğeri ise dava açma süresinin başlangıcının öğrenme tarihine denk düştüğüdür. Öğrenme ise herhangi bir surette gerçekleşebileceği gibi, dava açacak kimsenin idareye yapacağı yazılı başvuruya verilen cevapla da olabilecektir. Böylece Danıştay takdir komisyonu kararlarına karşı dava açılmasında son tarihi yıl sonu olarak tayin etmiş ve dava açacak kimseye son çare olarak idareye yazılı başvuruda bulun ve gelen cevaba göre dava aç demek suretiyle kararın içeriğini öğrenme ödevi yüklemiş bulunmaktadır. Fakat karar muhtevasında getirilen sınırlama ve ödev, dava açma süresi kurumuna dair genel esaslarla çelişir vaziyettedir. Zira dava açmanın belli bir süre ile sınırlandırılmasının kamu yararı zemininde haklı sebepleri bulunsa da süreye dair detayların belirlenmesinde birey yararının da korunması gerekir. Bunu gerçekleştirebilmek adına sürenin başlangıcının bireysel işlemlerde tebliğ, düzenleyici işlemlerde ise ilan ile vuku bulacağı Anayasal ve kanuni düzeyde kurallaştırılmış bulunmaktadır. Fakat Danıştay kararında sürecinin başlangıcında tebliğ yahut ilan kriterleri göz ardı edilmiştir. Tabii Yüksek Mahkemenin mezkûr yaklaşımında mükerrer 49. maddenin bütününe hâkim olan düşünce ve özellikle hüküm muhtevasında geçen “Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından mayıs ayı sonuna kadar ilân edilir” cümlesi etkin olmuştur. Bununla birlikte ilgili hüküm dava açacak kimseler yönünden kısıtlama getiren kuralın Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden sonra ye-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1