213 TBB Dergisi 2024 (174) Abdullah ARIKAN işlemeye başlar. Öğrenme tarihi ise, emlak vergisinin fiili ödeme tarihine tekabül etmektedir. Fakat dört yılda bir gerçekleştirilen takdir işlemlerinin geçerlilik taşıyacağı yıldan sonraki yıllarda tesis edilecek işlemlerde tarh ve tahakkuk yılbaşından itibaren vuku bulacağından ve yükümlüye herhangi bir yazı gönderilmesi söz konusu olmadığından süre yılbaşından itibaren işlemeye başlar. Olması gerekene dair saptamalarımız bu şekilde olsa da Danıştayın yukarıda değinilen ve takdir komisyonu kararlarına karşı dava açılması noktasında benimsediği yaklaşımı ve meseleye dair mevzuatın giriftliği dikkate alındığında konunun kanun koyucu tarafından hak arama özgürlüğü zedelemeyen bir bakış açısıyla ele alınması oldukça faydalı olacaktır. Emlak vergisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların yargısal çözümünde yaşanan ve yakın bir tarihte bölge idare mahkemesi kararları arasındaki aykırılıkların giderilmesi maksadıyla VDDK’nın önüne getirilen diğer bir sorun, takdir komisyonu kararlarına karşı açılan davalarda vergi mahkemelerinin kısmen ret ve kısmen iptal yönünde karar verip veremeyeceklerine ilişkindir. Bu sorun esas itibariyle Anayasal ve kanuni dayanağı bulunan yargı kararları ile idari işlem mahiyetinde hüküm tesis edilemeyeceği kuralı ile bağlantılı olup, sadece emlak vergisi nezdinde değil, diğer pek çok konuda bağlamında da uzunca bir süredir tartışılagelen ve vergi yargılama hukukunun kronik meselelerinden biridir. Öyle ki, meselenin izlerine vergi mahkemelerinin tarh işlemlerinin hukuka uygunluklarını denetlerken olması gereken matrahı saptayıp saptayamayacakları ya da defter, kayıt ve belgelerin sonradan mahkemeye ibraz edilip edilemeyecekleri gibi konularda da rastlanılmaktadır. Konuyla alakalı Danıştay kararları topluca göz önünde bulundurulduğunda, çeşitli gerekçelerce matrah veya birim değerinin vergi mahkemesince saptanmasının idari işlem niteliğinde yargı kararı verilmesi anlamına gelmediğinin kabul edildiği görülmektedir. Bu gerekçeler arasında yukarıda değindiğimiz VDDK kararı ile pek çok Danıştay kararında yaygın olarak benimseneni re’sen araştırma ilkesidir. Fakat mezkûr ilkenin delillerin toplanması ile somut maddi olayın tespiti aşamasıyla ilgili olması ve burada irdelenen tartışmanın hüküm aşamasında yargıcın verecek olduğu kararın içeriğini alakadar etmesi hususları karşısında ikna edicilik vasfının oldukça zayıf kaldığını belirtmek gerekir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1