Türkiye Barolar Birliği Dergisi 174. Sayı

369 TBB Dergisi 2024 (174) Mehmet Mert ÖZYILDIRIM nitelendirilmesi mümkün olmalıdır.25 Örneğin bir dağcının, tırmanış sırasında dağ eteklerine para kesesi yerleştirmesi veya bir izcinin değerli eşyalarını, ormanın derinliklerindeki bir ağacın kenarına bırakması hallerinde olduğu gibi uzun yıllar sonra açık alandaki bu eşyaların tesadüfen bulunması durumlarında yine define hükümleri uygulanmalıdır. Türk hukuku açısından definenin mutlaka maliki tarafından bilinçli bir eylem neticesinde gömülme veya saklama saikiyle gizlenmesi zorunlu değildir. Zira bu yöndeki bir saikin zorunluluk olarak aranması halinde, ilgili durumun mahkeme önünde ispatı oldukça güç olacağı için define yoluyla mülkiyet iktisabı işlevsiz bir konuma gelecektir. Dolayısıyla, değerli eşyanın bizzat malik, malik dışında herhangi bir üçüncü kişi ya da bir hayvan tarafından gizlenmesi halleri arasında bir fark bulunmamaktadır.26 Benzer şekilde, gizlenme olgusunun mutlaka insan fiiliyle gerçekleşmesi de şart değildir. Bundan ötürü; eşyanın deprem, sel, yangın veya heyelan gibi tabii olaylar aracılığıyla gizlendiği durumlarda da define vasfını haiz olmasında bir engel yok25 Türk Dil Kurumu’na göre de “saklamak” kelimesi; “kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak, kaldırmak; hıfzetmek, görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak” anlamlarına gelmektedir. Bkz. https://sozluk.gov. tr/. Dolayısıyla hem kanunun lafzı hem de amacı ışığında herkes tarafından kolaylıkla erişilemeyen açıkta duran değerli eşyaların define olarak ele alınmasında hukuken bir engel yoktur. Aksi yönde bkz. Eren, s. 515; Esener/Güven, s. 342. 26 İngiliz hukukunda ise uzun yıllar boyunca, yerleşik içtihatlar çerçevesinde, değerli eşyaların, define olarak nitelendirilebilmesi için maliki tarafından bilinçli bir şekilde ve sonradan geri almak niyetiyle (animus revocandi) gizlenmiş olması gerekli görülmekteydi. Ancak bilinçli gizleme şartı, somut olaylarda birçok ispat zorluğuna sebebiyet verdiği için İngiliz doktrininde yoğun bir biçimde eleştirilmiştir. Bu konuda bkz. Philip William Carlyon-Britton, “Treasure Trove, the Treasury and the trustees of the British Museum”, British Numismatic Journal, 1905, Vol 1, No. 1, s. 336; Joseph Anderson, “Treasure Trove”, The Scottish Historical Review, 1903, Vol. 1, No. 1, s. 76; William Martin/Godfrey Lushington, “The Law of Treasure Trove”, Journal of the Royal Society of Arts, 1908, Vol. 56, No. 2883, s. 354. Ayrıca bkz. Attorney-General v. Trustees of British Museum, 1903. Nihayetinde kanun koyucu, yapılan eleştirileri göz önüne alarak 1997 yılında yürürlüğe giren The Treasure Act isimli yasada, define koşulları arasında değerli eşyaların maliki tarafından bilinçli bir şekilde gizlenmesi gerektiği hususuna yer vermemiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Bevan, s. 432-433; Roger Bland/Michael Lewis/Daniel Pett/ Ian Richardson/Katherine Robbins/Rob Webley, ed. Gabriel Moshenska, “The Treasure Act and Portable Antiquities Scheme in England and Wales”, Key Concepts in Public Archaeology, Londra, 2017, s. 108-109 vd.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1