Türkiye Barolar Birliği Dergisi 175.Sayı

215 TBB Dergisi 2024 (175) Cengiz Ozan ÖRS Her iki ölçütte de bütün ve bütünlükten bahsedilmiştir. Her mimari ürün bir bütünün parçası olduğundan,219 tarihsel kent de bir yapı oluşturur. Bu anlamıyla kentsel yapının en önemli özelliği, öğeleri arasındaki ilişkiler düzeniyle tanımlanan bir dizge oluşturmasıdır. Gestalt kuramına göre bütünün içindeki parçayla tek başına da var olan parça ayrı şeylerdir. Kentsel bütün içerdiği öğelerin toplamından farklı bir gerçeklik olarak öğelerin yığınına indirgenemez. Bu yüzden korunması amaçlanan tarihsel kentte, koruma öznesi tek tek birim öğeler ya da öğeler yığını değil; bütünün tanımladığı dizgedir.220 cc. Arkeolojik sit ölçütleri Arkeolojik sit ölçütleri, TKVSTTY’de arkeolojik sit ve dereceleri için ayrı ayrı düzenlenmiştir (m.4). Bir alanın arkeolojik sit olarak belirlenebilmesi için yazılı bilgilere, sathi kalıntılara veya bilimsel araştırmalara dayanması; çevresel gözlemler ile bilimsel varsayımlar veya topoğrafik açılardan yeterli niteliklere sahip olması gerekir. Bu ölçüt bir alanın arkeolojik sit olarak belirlenebilmesi için aranan genel ölçüttür. Alanın derecelendirmesi belirlenirken, a) Birinci Derece Arkeolojik Sitlerde; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent kalıntıları ile yerleşim alanları ve sosyal yaşama konu olmuş; taşınmaz kültür varlıklarına ait kalıntılar ve buluntuların veya bunu destekleyen taşınır kültür varlığı buluntularının yoğun olarak yer aldığı alanlardan olması; b) İkinci Derece Arkeolojik Sitlerde; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini kısmen yansıtan yerleşim alanları ve sosyal yaşama konu olmuş alanlardan olması; ancak Birinci Derece Arkeolojik sitler kadar yoğun kültür varlığı kalıntı ve buluntusuna sahip olmayan veya kısmen modern yerleşme birimleri ile de doku bozulmaları görülen arkeolojik alanlardan olması; c) Üçüncü Derece Arkeolojik Sitlerde; ender rastlanılan buluntulardan ve/veya bilimsel araştırmalar, çevresel gözlemler ile bilimsel varsayımlar sonucunda kültür varlığı veya kalıntısı bulunma olasılığı olan alanlardan olması veya Birinci ve İkinci Derece Arkeolojik Sitlerle etkileşim içinde ve 219 Asatekin, Kültür ve Doğa Varlıklarımız, s. 44. 220 Köksal, s. 74.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1