17 TBB Dergisi 2024 (175) Özde DEREBOYLULAR BAYRAKTAR boğdurulup taş doldurulmuş bir çuvala konularak denize atıldığı seyahatnamelerde geçmektedir. Buna karşılık bu suçu işleyen rumlara sopa cezası uygulanır ya da ilk ağaca asıldıkları bilinmektedir.62 İslam hukukuna göre zina suçu failin taşlanarak öldürülmesini (recm) gerektirir. Zina suçunu diğer suçlardan ayıran en önemli özellik, suçun ispatında aranan özel şartların olmasıdır. Suçun ispatı, ikrar ve dört şahitle olur. Zina suçu sabit, failler muhsan ise recm cezası uygulanır. Osmanlı’da zina suçuna, suçlunun mensup olduğu dine göre farklı cezalar verilmiştir.63 Osmanlı’da recm cezasına ilişkin bir fetva örneği şöyledir: “Bir taife karye karye gezip avretlerine ve kızlarına ve cariyelerine zina ettirmeyi adet edinseler şer’an ne lazım gelir? el-Cevap: Cumhuru ile fevkalhadd darp-ı sedirden sonra salahları sahir oluncaya dek zindandan çıkarılmayıp zinası sabit olan avretler cemian recm olunmak lazımdır”.64 Dolayısıyla, Osmanlı’da unsurları oluşan zina suçuna recm cezasının uygulanacağı söylenebilir. Ne var ki, recm Osmanlı’da ender görülen bir infaz yöntemiydi. En bilindik recm hadisesi, 1680 yılında Yahudi bir erkekle zina halindeyken bulunan bir kadının Rumeli Kazaskeri’nin fetvasıyla recm edilmesidir.65 Balıkesir ve Bursa kayıtlarında da recm cezasına hükmedildiğine ilişkin örnekler bulunsa da bu cezaların uygulanıp uygulanmadığı net değildir.66 Zina suçunun unsurlarının ispatlanamadığı durumlarda 62 Tekeli, Yabancı Seyyahların Gözüyle Osmanlı Toplumunda Suç ve Ceza, s. 185. 63 Tekeli, Yabancı Seyyahların Gözüyle Osmanlı Toplumunda Suç ve Ceza, s. 196. 64 Detaylı bilgi için bkz. Koç, Osmanlı’da Ölüm Cezası Verilen Zina, Hırsızlık, Öldürme ve Yaralama Suçları, s. 272-275; Ahmet Erdoğan, Suç ve Ceza: Osmanlı Toplumunda Bireysel Suçlar ve Cezalar (1559-1609), Yayımlanmamış Doktora Tezi, (2019), s. 107-108, s. 165-166. 65 Koç, Osmanlı’da Ölüm Cezası Verilen Zina, Hırsızlık, Öldürme ve Yaralama Suçları, s. 272-275. 66 Koç, Osmanlı’da Ölüm Cezası Verilen Zina, Hırsızlık, Öldürme ve Yaralama Suçları, s. 272-275. 16. Yüzyıl’da İstanbul’a gelen Fresne Canaye seyahatnamesinde İslam dini üzerinde uzmanlaşarak saygınlık kazanmış bir din adamının, uzun yıllar önce Sırbistan ve Bosna’ya giderek Hristiyanlığı yaymaya çalıştığı, vaazlar vererek çok sayıda taraftar topladığı ve hatta Yeniçeriler arasında oldukça popüler birinden bahsetmektedir. Sefer sırasında Mehmed paşanın bu din adamını yanına çağırarak görüşlerini dinlediği ve hiddetlenerek ertesi gün At Meydanı’nda recmedilmesini emrettiğini ancak din adamının yandaşlarının durumdan haber alıp isyan çıkarabilecekleri bilgisi yayılınca, ertesi gün beklenmeden hapishanede adamın kafasının kesildiği kayıtlara geçmiştir. Bkz. Tekeli, Yabancı Seyyahların Gözüyle Osmanlı Toplumunda Suç ve Ceza, s. 190.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1