Türkiye Barolar Birliği Dergisi 175.Sayı

37 TBB Dergisi 2024 (175) Özde DEREBOYLULAR BAYRAKTAR tında ölüm cezasının uygulanmayacağını kesin bir dille ve tartışmaya kapalı olarak ortaya koymaktadır.142 Eğer bir taraf devlet, bu Protokole rağmen ölüm cezasını tekrar ihdas ederse, bunun tek bir yolu vardır, o da Sözleşme düzeninden çekilmektir.143 Victor Hugo’nun Bir İdam Mahkumunun Son Günü romanı, beş haftadır idam edilmeyi bekleyen bir mahkûmun son gününü konu alır. Eser bu yönüyle, ölüm koridoru olgusunun edebi bir portresini çizmektedir. İşte 1988 yılında Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na yapılan Soering başvurusu tam da bu durumla ilgilidir. Başvuran kasten öldürme suçu sanığı Soering, İngiltere’den ABD’ye iade edilmesi durumunda ölüm cezasına çarptırılacağı ve bu cezanın infaz edilmesine kadar çok uzun bir süre beklemek zorunda kalacağını ve bu türden ağır bir muamelenin Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlali anlamına geleceğini iddia etmiştir.144 Bu konuyu Sözleşme’nin işkence yasağını düzenleyen 3. maddesi çerçevesinde ele alan Mahkeme,145 ölüm kori142 Sözleşme’ye Ek 13 No’lu Protokol ise 2003 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu Protokolün birinci maddesi 6 No’lu Protokolün 1. maddesiyle aynıdır ancak bu Protokol’ün temel özelliği ölüm cezasını her koşulda kaldırmasıdır. 2004 yılında Protokol’ü imzalayan Türkiye Cumhuriyeti, 6 Ekim 2005 tarih ve 5409 sayılı Onaya Uygun Bulma Kanunu ile iç hukukunun parçası haline getirmiştir. Protokol, Türkiye bakımından 1 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bugün itibariyle Protokol’ü 45 devlet imzalamış ve onaylamıştır. Azerbaycan ise, 8 Mart 2023’te imzalamış ancak henüz onaylamamıştır. Tüm imzacı devletler için bkz. https:// www.coe.int/en/web/conventions/full-list?module=signatures-by-treaty&treatynum=187 (E.T. 16.5.2024). 143 Abdurrahman Saygılı, “Yaşam Hakkı Üzerine Düşünceler”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 10, C. 2, 539-547, s. 544. 144 “Başvurucu, Devlet Bakanlığı’nın kendisini Birleşik Devletlere geri gönderme kararının uygulanmasının bir sonucu olarak maruz kalacağı koşullar ard arda geldiğinde, iade edilmesinin Sözleşme’nin 3. maddesini ihlal edecek türden ağır bir muamele oluşturacağını ileri sürmüştür. Başvurucu özellikle, bir ölüm cezası verildikten sonra yapılan üst başvuru ve denetim usullerindeki gecikmeler sırasında, giderek artan bir gerilime ve psikolojik travmaya tabi tutulacağını belirtmiştir. Kendisinin dediğine göre yargıç veya juri cezayı belirlerken, tanığın suçun işlendiği tarihteki yaşını veya zihinsel durumunu dikkate almak zorunda değildir; yaşı, rengi ve milliyeti nedeniyle şiddete ve cinsel saldırılara uğramayı beklediği Mecklenburg Cezaevi’ndeki ölüm koridoru’nda çok ağır koşullarda tutulacaktır ve sürekli olarak kendisini infaz töreninde infaz edilirken hayal edecektir.” AİHK’in 8. 7. 1988 tarihli Soering/Birleşik Krallık kararı, BN. 14038/88, prg. 105. 145 Sözleşme’nin 3. maddesine göre, “Hiç kimse işkence veya insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleye veya cezaya maruz bırakılamaz.” İşkence ve benzeri muamelelere maruz kalmama, herkes için vazgeçilmez ve mutlak olarak korun-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1