Türkiye Barolar Birliği Dergisi 176.Sayı

233 TBB Dergisi 2025 (176) Hüseyin Can AKSOY TBK’ya göre belirli vade söz konusu olan hallerde borçlu temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshi için yalnızca ek süre verilmesi gereklidir. Zira ihtar haklı sebebin meydana gelmesinin şartı ile ek süre verilmesi fesih hakkının kullanılmasının koşuludur. Bu açıdan bakıldığında, nisbi ağırlık durumunda haklı sebeple fesih için hem ihtarda bulunulması hem de ek süre verilmesi gerektiğinden, alacaklının fesih hakkını kullanması zorlaşmış olur. Bu nedenle, nisbi ağırlık hallerinde haklı sebeple feshe dayanmaktansa doğrudan TBK m. 123 ve devamı uyarınca sözleşmeyi fesih yoluna gitmek alacaklı için daha avantajlıdır. Kaldı ki, objektif bir hal olan temerrüdün meydana geldiğini ispatlamak, alacaklı için fesih sebebinin haklılığını ispatlamaktan daha kolaydır. Peki, haklı sebebin mutlak ağırlık taşıdığı, yani borçlunun davranışı nedeniyle taraflar arasındaki güven ilişkisinin çok ciddi ve onarılamaz şekilde zedelendiği hallerde ek süre verilmesi gerekecek midir? Zira bazen borçlunun borca aykırı davranışı o kadar ağırdır ki bu durum yalnızca alacaklının sözleşmesel ilişkiye devam etmesini kendisinden beklenemez hale getirmekle kalmaz. Borçlunun davranışı nedeniyle taraflar arasındaki güven ilişkisi çok ciddi ve onarılamaz şekilde zedelenebilir. Bu gibi hallerde borçlunun fesih hakkını derhal kullanabilmesi isabetli olur. Zira ek sürenin amacı sözleşmesel ilişkiyi ayakta tutmak, feshe son çare olarak başvurmaktır. Tarafların arasındaki güven ilişkisinin onarılamaz şekilde zedelendiği hallerde ise sözleşmeyi ayakta tutmak anlamlı ve haklı olmaz. Kanımızca bu gibi hallerde “ifanın alacaklı için yararsız kalması” (TBK m. 124/I/2) ifadesinin geniş yorumlanması suretiyle sözleşmenin alacaklıya ek süre verilmeksizin feshedilmesi sağlanabilir. Nitekim, bu ifadenin dar yorumlanması durumunda, alacaklının edimi hala kabul edebileceği ve bundan faydalanabileceği düşünülebilir. Ancak sözleşmesel ilişkiler güven unsuru üzerine kuruludur. Hatta bu unsurun sözleşmenin önemli bir unsuru olduğu dahi söylenebilir. Taraflar arasındaki güven ilişkisi onarılamaz şekilde zedelenmiş ise borçlu borcunu sonradan ifa etse dahi alacaklının bu sözleşmeye ilişkin beklentisinin karşılanması mümkün değildir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1