Türkiye Barolar Birliği Dergisi 176.Sayı

338 “Türk’ün Ruhundan Doğan Kanunlar İsteriz”: Erken Cumhuriyet Döneminde Medeni Hukuk Yapımına Yönelik Üç Görüş ve Hukuk Politikasının Değişikliği Üzerine Bir Değerlendirme ideological polarization among Ottoman-Turkish intellectuals. This polarization reflects the diversive perspectives on how law should be constructed within the broader narrative of Turkey’s modernization process. The domain of private law occupies a particularly prominent position in this discourse; disagreements regarding the sources that ought to inform civil law -particularly in matters such as family life- are intrinsically linked to the political cleavages of the era. Central to these debates is whether law could function as a tool of social engineering and, within this framework, the manner in which civil law should be constituted. This issue was a focal point of contention among Islamist, Turkist, and Westernist factions. Moreover, the process of legal reception or creation served as a critical determinant of the boundaries within which judicial discretion and law-making authority would operate. This study seeks to analyze the established ideological positions and theoretical frameworks proposed by the intellectual movements of the period regarding the construction of a national civil code, through the prism of legal theory. Keywords: Civil Code, Customary Law, Reception, Codification, Historical School of Law GİRİŞ Erken Cumhuriyet Dönemi’nde yeni rejimin ilanı sonrası kanunlaştırma tartışmaları bu süreçte hukukun ne yönde ilerleyeceğine dair herhangi bir tartışma ortamının oluşmasına mahal verilmediği yönünde kuvvetli bir argüman barındırmaktadır. Bu argümana göre Türk devrimini gerçekleştiren kadro, bu alandaki politikasını en başında Batı hukukunun doğrudan benimsenmesi yönünde belirleyerek kanun alımlarını gerçekleştirmiştir. Buna karşılık hukuk politikasının ne yönde olacağına dair yapılan araştırmalar, eski rejimden kalan hukukun tadiline dair duraksama ve çabaların büyük farklılıklar arz ettiğini göstermektedir. Bu farklılıklar başta medeni hukuk olmak üzere o zamanki düzenlemelerin dayandığı hukuki yapı dolayısıyla cumhuriyetin ilk yıllarında şer’i hukuk ile Batı hukuku arasında bir sentez arayışını doğurmuştur. Gerçekten de Lozan Görüşmeleri’ne ait tutanaklardan görüldüğü üzere kurucu kadro arasında 1924 yılı itibarıyla Batı’dan doğrudan kanun alımı yapılacağına ilişkin herhangi bir somut bir işaret bulunmamaktadır. Bu süreçte farklı görüşler ağırlık kazanmış, eski hukukun düzenlenmesi amacıyla komisyonlar kurulmuş ve radikal görüş yaşanan şiddetli tartışmalar sonrasında giderek ağırlık kazanmıştır. Bu tartışmaların ana ekseni, İslam hukukunu savunan muhafazakar kesim ile Batı hukukunu öneren radikal kanat arasında temel bir çatışma olarak öne çıkmaktadır; ancak kanun yapımını uzun

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1