Türkiye Barolar Birliği Dergisi 176.Sayı

343 TBB Dergisi 2025 (176) Çağatay ŞAHİN 1923 yılında Mecelle’yi tadille görevlendirilen Vâcibat Komisyonu14’nun başına getirilen Seyyid Bey’in kabinenin tek yeni üyesi olarak Adliye Vekili olması kendisinden hukuk politikası yolunda beklenti içerisinde olunduğunun bir işaretidir. Bununla beraber II. Meşrutiyet dönemi kanunlaştırmalarına sıklıkla atıf yapan Seyyid Bey’in dönemin şart ve gerekleri gözetilerek fıkıh ilmi içerisinde uygun bir yol bulunması gerektiğine dair görüşleri, vekillik dönemine ve akademik eserlerine yansımış bir husustur.15 Halifeliğin kaldırılması öncesi başlanan Aile Kanunu girişiminde de çağı yakalamak fikri benimsenmekle beraber kanunun İslam hukuk okullarının sınırları içerisinde kalması fikri daha ağır basmaktadır. Bu uyuşmazlıkla ilgili olarak çokeşlilik mevzusunu öne çıkaran Berkes, çokeşliliği kaldırmaktan kaçınan komisyon tasarısının 1923 ve 1924 yıllarında Meclis’te birçok tartışmaya sebep olduğunu vurgulamaktadır.16 Ayrıca Mecelle özelinde eski hukukun ıslahı üzerinde çalışan komisyona ilişkin mevcut hükümet ile komisyon üyeleri arasında büyük bir görüş farkı bulunduğuna dikkat çekilmektedir; zira komisyon açık biçimde hukukun fıkıh temeline dayanması gerektiğini düşünen ve detaycı bir metin yoluyla hâkimlerin takdir yetkisinin asgari sınırda tutulmasını düşünen üyelerden oluşmaktadır.17 14 Vacibat Komisyonu’nun temel işlevi Mecelle’yi Tadil Komisyonu’nun alt encümeninden gelen layihanın müzakeresini tamamlamaktır. Gülnihal Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2020, s. 185. 15 Sami Erdem, “Seyyid Bey”, TDV Ansiklopedisi 37. Cilt, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, s. 54-55. 16 Berkes, s. 528-529. Fındıkoğlu gayrimeşru evlenme ve gayrimeşru çocuk mevzusunun 1926 sonrası oluşan durum bakımından bir benzerinin olmadığını ifade etmektedir. Kişiler Medeni Kanun öncesinde evliliklerini gayrimeşru olarak kabul etmemektedir; zira bu evlilik ya da evlilikten doğan çocuklar da dini nikâh sonucu olup meşru olarak addedilmektedir. Bu durum o kadar yerleşik bir hâl almıştır ki resmi nikâh, toplum tarafından uzun süre gayrimeşru olarak görülüp dini nikâh ile kuvvetlendirilmesi istenmiştir. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, “Medeni Kanunumuz Etrafında Bazı Sosyolojik Meseleler”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 13, S. 1, Ankara 1958, s. 183. 17 Arsebük, s. 18-19. Belgesay’a göre Mecelle yüzyıllar önceki İslam âlimleri tarafından ortaya konan kanaatlerin zamanın ihtiyacına göre yorumlanması sebebiyle çağının ötesinde yeni bir kavram veya kurama sahip olmayan bir metindir. Buna ek olarak yargıçlara yeniliklere ve değişen şartlara uygun bir içtihat getirme olanağı bırakmayan Mecelle, külli kaideler vasıtasıyla bu yolun önünü kapatmayı seçmiştir. Mustafa Belgesay, “Mecellenin Külli Kaideleri Ve Yeni Hukuk”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, İstanbul 2011, C. 12, S. 2-3, s. 561-608.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1