Türkiye Barolar Birliği Dergisi 176.Sayı

360 “Türk’ün Ruhundan Doğan Kanunlar İsteriz”: Erken Cumhuriyet Döneminde Medeni Hukuk Yapımına Yönelik Üç Görüş ve Hukuk Politikasının Değişikliği Üzerine Bir Değerlendirme Bu hususa ilişkin 19. yüzyılda gerçekleşen kutuplaşmayı daha geriye götüren İnalcık ise meselenin özünde şeriat hükümlerinin liberal ve katı yorumlarının olduğunu ve ilerici-gerici gruplar arasındaki mücadelenin kaynağının bu kültürel çekişmelerde yattığını ifade etmektedir.74 Bu çekişmelerde katı muhafazakâr gruplar reformlara karşı düzeni kutsama şeklinde kendini gösterir iken ılımlı gruplar ise tarihsel değişimi kabul etseler de tedrici bir geçişi destekleyerek devrimci uygulamaları eleştirmektedir.75 Namık Kemal ve Ziya Paşa’nın eserlerinde “bürokratik zorbalık” olarak eleştirilen Batılılaşma, halkın büyük çoğunluğunda olumsuz karşılık bulmaktadır. Yeni Osmanlılarda net şekilde görülen bu tutum, endüstri veya ticaret alanında Batı menşeili mamulleri bir gereklilik olarak görür iken Avrupa kanunlarının iktibasını ise geleneklerin yozlaştırılması olarak görmektedir.76 Medeni Kanun’un kabulü yoluyla Türk toplumunun bir gecede İsviçre’ye dönüşmediğini vurgulayan Lewis ise taşrada ve özellikle köylerde evlenme, boşanma ve miras hususlarında geleneğe dayalı eski yöntemlerin uzun süre devam ettirilmiş olduğunu dile getirerek değişimin zaten çok yavaş surette gerçekleştiğini vurgulamaktadır.77 Muhafazakâr düşünceyle uyum içerisinde görünen bu anlayış, örneğin istikrarlı toplum yapısı tasavvurunda cinsiyetler arası eşitlik kavramına olumlu anlam yüklemez. Genellikle organik ve feodal yapıya dayandığından ötürü muhafazakârlık, aynı düzeye getirilmeye çalışılan toplum kesimlerinin hiçbir zaman eşitlenemeyeceğini kabul etmektedir; zira kastlara ya da zümrelere bölünmek tabiatın bir gereğidir.78 Türkçü düşünce ise devletin çözülmesini dinsel yapı ve din kurallarının toplumsal ilişkilere bütünüyle sirayet etmesinde bulmaktadır. 74 İnalcık, 141-144. 75 Güler, s. 144-145. 76 İnalcık, s. 143-144. 77 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Arkadaş Yayınevi, (çev. B. B. Turna), Ankara 2014, s. 366. Code Napoleon ile beraber özel hukuk alanında tüm ilişkilerin sözleşme fikri üzerinden ele alınması evliliğin de ölüm ile birlikte sona ermesi kabulünü beraberinde getirmiştir. Taraflardan birinin ölümü sonunda miras ise külli bir şekilde taraflardan birinin üzerine kalmayarak ailenin geri kalan üyeleri arasında paylaştırılma yoluna gidilir. Bu durum kırsal alanda toprakların tarımsal ekime uygun olmayacak şekilde giderek bölünmesi sebebiyle köylü aileleri üzerinde olumsuz sonuçlara sahip olmuştur. Tigar/ Levy, s. 257. 78 Güler, s. 135.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1