385 TBB Dergisi 2025 (176) Çağatay ŞAHİN özel ihtiyaçlarını karşılamadığını vurgulamaktadır.164 Ayrıca İsviçre medeni kanunu alımıyla Türk milli hukukuna doğru bir gidişin mevcut kanun seçimiyle ve zaman içerisinde kanun boşluklarının içtihatlar yoluyla doldurulması ile mümkün olduğunu ifade eden Arık’a göre Yargıtay’ın tapusuz topraklarda zilyetliğin devrine ilişkin içtihadı bu hususta oldukça önemli bir örnektir.165 Devletin kapsamlı bir tapu sicili bulunmamasının gösterdiği üzere hukukta amaç sorunu resepsiyon hareketlerinde hesaplanmamış farklı sonuçlara yol açma ihtimalini her zaman içerisinde barındırmaktadır. Hukukun rasyonel amacı farklı bir hedefi öngörmüş olsa da uygulamanın hukuku kullanarak sosyoekonomik koşullar üzerinde oluşturduğu amaç tamamen farklı nitelik arz edebilmektedir, bir diğer ifadeyle mevcut ekonomik yapılarla hukuk arasında uyum gözden kaçırılmamalıdır.166 Resepsiyon konusunda Meclislerin karar alma sürecini ve bu süreçteki politik kararları daima devrim hareketi ya da radikal irade sonucunda gerçekleşen şeyler olarak düşünmemek gerekmektedir. Örneğin yakın tarihte bazı Doğu bloku ya da Latin Amerika ülkeleri devrimci dönüşüm yaşamamalarına rağmen tarihsel ve kültürel bakımdan organik bağlar taşıdıkları ülkelerin hukuklarını alma yoluna gitmişlerdir.167 Medeni hukukun özel alanı ilgilendiren hususlarında radikal nitelikli toplumsal değişiminin kısa vadede başarıya ulaşabilen girişimler olmadığına işaret eden Can, Sovyet Rusya’nın 1926-1929 yılları arasındaki kanun denemelerinin açık bir biçimde başarısızlığa uğramasıyla karşılaştırıldığında Türkiye’deki resepsiyonun başarılı olarak görülmesi gerektiğini ifade etmektedir.168 Bu hususta Berkes’in ifade ettiği gibi Medeni Kanun’da resepsiyonu destekleyenler için “ka164 Ernst Hirş, “Zilyetliği Gasp ve Ona Tecavüz (Fuzuli İşgal)den Doğan Tazminat (Ecrimisil) Talepleri”, Medeni Kanunun XV. Yıldönümü İçin, İstanbul 1944, s. 785787. 165 Arık, s. 29-30. Can’a göre Medeni Kanun’un 639. maddesinde bulunan ve tapu siciline kayıtlı olmayan gayrimenkullerle ilgili olağanüstü kazandırıcı zamanaşımını hükme bağlayan düzenleme, kadastro düzenlemelerindeki yetersizlikten ötürü Türkiye’de feodal toprak ağalığının cumhuriyet sonrası ivme kazanmasına katkıda bulunmuştur. Toprak reformu girişimlere rağmen gerçekleşmemiş ve Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıkarılması da devlete ait toprakların başka ellere özel mülk olarak geçmesini engellemekte yetersiz kalmıştır. Can, s. 184-186. 166 Can, s. 182-186. 167 Bozkurt, s. 10. 168 Can, s. 179.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1