Türkiye Barolar Birliği Dergisi 148.Sayı
127 TBB Dergisi 2020 (148) Muhammet ÖZEKES / Pınar ÇİFTÇİ Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfî tespit davası denir. Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında (takipten sonra) borçlu bulunmadığını ispat için, menfî tespit davası açabilir (İİK m. 72/I). Borçlunun icra takibinden sonra menfî tespit davası açabilmesi için de, borçlu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya de- ğer güncel bir hukukî yararının bulunması gerekir (HMK m. 106/2) (Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Eylül 2017, s. 136,141).” 53 2. Menfî Tespit Talebini Zorunlu Arabuluculuğa Dahil Etme Yönündeki Çabanın Hukuku, Aklı ve Ahlâkı Zorlayan Sonucu Yukarıdaki açıklamalar ve hukukî gerekçeler karşısında menfî tespit davasının zorunlu arabuluculuk kapsamında olup olmadığını tartışmak dahi gereksiz bir tartışmadır. Ancak bazen bu tür gereksiz tartışmalar yapılması, ortaya çıkan yanlışlık karşısında zorunluluk arz etmekte, gereksiz bir tartışmanın içinde gerekli ve zorunlu açıklama yapılmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu tür vahim yanlışlara, bu kadar da yanlış da olmaz ki, buna cevap bile verilemez anlayışıyla sessiz ka- lındığında, yeterli bilgisi olmayanların bir süre sonra tekrarlanan bu yanlışı kanıksayarak doğru zannetmesi gibi bir tehlike ortaya çıkabil- mektedir. Bu sebeple aslında, bir iki cümleyle yanlışlığı açıklanabile- cek, anlaşılabilecek bir konuda böyle bir makale yazmak zorunluluğu doğmuştur. Çünkü, bu yanlış vahim, yüzyılların birikimi olan kavram ve kurumları tahrip eden bir yanlıştır. Böyle bir kötülüğü, istatistikler mutlu olsun, görünürde yargının iş yükü azalsın diye kısa süreli geçici bir menfaat için hukuka ve hukukçulara, Ülkemize yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Şayet menfî tespit davalarında da zorunlu arabuluculu- ğun geçerli olması isteniyorsa -tavsiye etmemek ve doğru bulmamak- la birlikte-, bir kanunî düzenleme yapılarak açık hüküm konulabilir. Zira, bu konuda aslında kanuna yazılmayacak birçok şey yazılmış, kanun tekniği konusunda zaten yeterince zorlanmıştır. O zaman en 53 HGK, 18.12.2018, 19-2739/1956 (Kazancı İçtihat-Bilişim Bilgi Bankası).
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1