Türkiye Barolar Birliği Dergisi 148.Sayı

166 İcra ve İflâs Hukuku Açısından Ticarî Davalarda Arabulucuya Başvuru Zorunluluğu (TTK m. 5/A) durum yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalar olup, bu davalar da kanun gereği ticarî dava sayılmıştır (TTK m. 4). Hatta Yargıtay’a göre, takibin tarafları arasında mutlak ticarî davaya vücut veren bir ilişki bulunsa bile, ta- sarrufun iptali davası şahsi nitelikte bir dava olduğundan bu davaları görmekle asliye hukuk mahkemesi görevlidir. 65 Esasında buraya kadar işaret ettiğimiz sorunların, takip (asıl uyuş- mazlık) içerisinde takip bakımından feri ve fakat dava bakımından asli nitelikteki yeni bir uyuşmazlığın ortaya çıkmasından kaynaklandığını söylemek mümkündür. Bu çerçevede, takip ile dava arasındaki sıkı ilişki dikkate alındığında, bu tip davaların ticarî nitelikte olması ge- rektiği, zira söz konusu davalar ile alacaklının yargılama konusu yap- madığı asıl takibe konu uyuşmazlığa ilişkin talebinin gerçekleştirildiği söylenebilir. 66 Buna karşılık mesele dava konusu açısından ele alındı- ğında, bu tip davaların Türk Ticaret Kanunu madde 4 çerçevesinde birer ticarî dava olmadığı sonucuna varılabilir. 67 da genel kredi sözleşmeleri görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır. Ne tasarrufun iptali davası ne de TBK m. 19 gereğince İİK’nın 283. maddesi kıyasen uygulanması istemli muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olduğundan 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kalmakta- dır”, HGK, 10.02.2016, 17-2389/129, bkz.: www.sevgipinarı.org , e.t.: 15.11.2019. 65 “Dava, İİK ’n ı n 277. vd. maddelerine göre açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin- dir. Bu tür davalar ile güdülen amaç bir alacağın tamamının ya da bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı hu- kuksal işlemlerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapı- lan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile alacağı tahsil etmektir. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder. Bu nedenle iptal davası alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlayan nisbi nitelikte, yasadan kay- naklanan bir davadır. Bu niteliği itibariyle ticaret mahkemesinin görevi içinde sa- yılan ticari davalardan değildir. 6102 sayılı Kanun’da bu konuda yeni bir düzen- leme de bulunmamaktadır. Açıklanan bu maddi ve hukuksal nedenlerle eldeki davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması…”, Yarg. 17 HD, 16.12.2015, 17344/14279, bkz.: www.legalbank.com.tr, e.t.: 15.11.2019. 66 “…iptal davası ile maddi hukuka ilişkin yeni bir sonuç doğmamakta, sadece üçüncü kişiye takibe katlanma yükümlülüğü yüklenmektedir. -Tasarrufun ipta- li davalarının bir miktar para alacağının ya da tazminatının ödenmesine ilişkin eda davası niteliğinde olduğu, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği kanaatine varılarak”, Hatay 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, E. 2019/82, K. 2019/79 (Yayımlanmamış karar), bkz.: Budak, s. 37. Buna karşılık, tasarrufun iptali davalarının bir miktar para alacağının ya da tazminatının öden- mesine ilişkin nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, bu davanın niteliği gereği bir inşai dava olduğu yönündeki görüş için bkz.: Budak, s. 35, 38. 67 “Kaldı ki davada incelenmesi gereken husus davalı borçlunun yaptığı tasarruf- larının iptali gerekip gerekmediği, başka bir anlatımla İİK 277 vd. maddelerinde

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1