Türkiye Barolar Birliği Dergisi 148.Sayı
167 TBB Dergisi 2020 (148) İbrahim ERMENEK/ Betül AZAKLI ARSLAN İşaret ettiğimiz tartışmalardan ari olarak, söz konusu davaların ticarî dava olduğu kabul edilse bile, bu davaya konu uyuşmazlıklar yine de arabulucuya başvuru zorunluluğuna tabi olmayacaktır. Zira bu davalar neticesinde verilen karar çoğu kere bir miktar paranın ödenmesine ilişkin bir eda hükmünü içermez. Türk Ticaret Kanunu madde 5/A, arabuluculuğun amacından hareketle salt uyuşmazlık konusu üzerinden yorumlandığında; takip konusu yapılmış asıl uyuşmazlık arabulucuya başvuru zorunluluğu dışında tutulmuşken, onun çözümüne katkı sağlayacak feri uyuşmaz- lık arabulucuya başvuru zorunluluğuna tâbi kılınmış olur. Bu sonuç ise, davanın tarafı olmamakla birlikte takibin tarafı olan kişilerin men- faatleri ile bağdaşmadığı gibi söz konusu davaların koruma amacı ile de bağdaşmaz. İstihkak davaları söz konusu olduğunda da takibe konu asıl uyuş- mazlık ile dava konusu arasında bir farklılık vardır. Alacaklı, Türk Ticaret Kanunu madde 4’de işaret edilen ticarî dava kategorilerinden birisine giren bir uyuşmazlık için ilâmsız takip yoluna başvurmak ye- rine dava açma yolunu tercih etseydi, öncelikle arabulucuya başvur- mak zorunda kalacaktı. Oysa alacaklı dava açmak yerine ilâmsız takip yolunu tercih ettiğinde, takibe konu talebi bakımından arabulucuya başvuru zorunluluğuna tabi olmayacak, ancak alacaklının bu talebinin gerçekleştirilmesi için feri nitelikteki bir uyuşmazlığın ( istihkak dava- sına konu uyuşmazlığın ) çözümü arabulucuya başvuru zorunluluğuna tabi olacaktır. Kaldı ki, takibin tarafları arasındaki uyuşmazlık bir mik- tar paranın ödenmesine ilişkin olsa bile, bu uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayacak olan istihkak davasının konusu belirli bir miktar para veya tazminat ödenmesine ilişkin değildir. Bu dava ile bir para alaca- ğının ifasının gerçekleştirilmesi değil, haczedilen (ya da iflâs masasına kaydedilen) bir mal üzerinde cebri icraya devam edilip edilmeyeceği- nin tespiti amaçlanır. 68 belirtilen şartların gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Açıklanan şekli ile görevin, İİK 281/1 maddesine göre genel mahkemelere ait olduğu, davanın ticari dava olma- dığı da açıktır. Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece; davacı banka tarafın- dan davalıların kendi aralarında yapmış oldukları tasarrufun İİK’nın 277 ve de- vamı maddeleri gereğince iptali istemi ile açılan tasarrufun iptali davasının ticari dava olarak değerlendirilmesi ile davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi hatalı olup..”, Konya BAM, 3. HD, 13.06.2019, 528/554, bkz.: www.e-uyar.com , e.t.: 18.02.2020. 68 HGK, 11.12.2002, 15/917-104, HGK, 26.4.1989, 13/197-336; Yarg. 21. HD, 16.9.2003,
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1