Türkiye Barolar Birliği Dergisi 148.Sayı

180 İcra ve İflâs Hukuku Açısından Ticarî Davalarda Arabulucuya Başvuru Zorunluluğu (TTK m. 5/A) de ile bu dava bir miktar paranın ödenmesine ilişkin bir eda (ya da tah- sil) davası niteliğinde değildir. 98 Gerçi davanın kabulü halinde verilen mahkeme kararı bir tespit ve emir kısmını içerir. Ancak emir kısmının muhatabı davalı alacaklı değil, iflâs idaresidir. Sıra cetveline itiraz davası ile, tasfiye sonunda davacı alacaklının ( ve bazı hallerde davalı alacaklının ) pay cetvelinin düzenlenmesinde esas olan alacak miktarının belirlenmesi ve sıra cetvelinin buna göre dü- zeltilmesi amaçlanır. 99 Sıra cetvelinin yeniden düzenlenmesi davacı alacaklının yanı sıra diğer alacaklıların da lehine sonuçlar doğurabilir. Zira İcra ve İflâs Kanunu madde 235/III gereği, davanın davacı lehine sonuçlanması halinde, dava konusu alacağa tahsis edilen hisse, sıra- sına bakılmaksızın itiraz edene verilir. Artan miktar ise diğer alacak- lılar arasında sıra cetveline göre paylaştırılır. 100 Şu hâlde bu davanın alacağı ödemesine mahkûm edilmesini isteyebileceği ancak uygulamada alacaklı- nın bu dava ile alacağının sıra cetveline kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ettiğine ilişkin görüş için bkz.: Kuru-İcra El Kitabı, s. 1333, 1334; Davanın normal bir eda davası olduğu ve bu davanın alacaklı tarafından kazanılması durumunda sıra cetvelinin mahkemenin kararına göre düzeltileceğine ilişkin bkz.: Pekcanı- tez/Atalay/Sungurtekin Özkan/Özekes, s. 451. 98 “Nitekim doktrinde de sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından dü- zenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cet- velinin düzeltilmesi amacını taşıdığı; bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudi- yeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddî hukuka uygun bir şekilde garameye dâhil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur (bkz., Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1)”, Gaziantep BAM 11 HD, 25.10.2019, 1849/1239; aynı yönde Ankara BAM 23. HD, 06.03.2020, 416/464, kararlar için bkz.: www. emsal.uyap.gov.tr, e.t.: 20.03.2020. “Kayıt kabul davaları, alacağın iflas masasına kaydı işlemine ilişkin olup, belirli bir miktarın tahsiline yönelik olmadığından, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir”, Yarg. 23. HD, 26.02.2015, 1041/1206, bkz.: Saraç, s. 63. 99 Tanrıver-Dava Şartı Arabuluculuk, s. 117, dn. 2. 100 “Somut dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp masaya kayıt-kabul dava- sıdır. Masaya Kayıt-kabul davası ile alacağın müflis şirketin masadaki iflas tasfi- yesinden pay alıp almayacağı veya ne miktarda pay alacağı hususu tespit edilir. Buna bağlı olarak dava sonunda verilecek hükmün sonucu sadece davacı alacaklı

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1