Türkiye Barolar Birliği Dergisi 143.Sayı

429 TBB Dergisi 2019 (143) A. Füsun ARSAVA Cezalandırılmanın bu tür durumlarda kural olarak AB ehliyetinin ta- nınmamasına bağlı olması nedeniyle yargılamanın iadesi davasının büyük ihtimalle beraatla sonuçlanması mümkündür. VI – Sonuç Örnekler, yargılamanın iadesi alanında Äquivalenz prensibinin kapsamlı etkilere sahip olduğunu göstermektedir. Federal Alman Anayasa Mahkemesi Kararlarının ve AB Adalet Divanı kararlarının mukayese edilebilirliği esas alındığı takdirde AB Adalet Divanı karar- ları kural olarak ulusal mahkeme kararlarının icra edilmemesine yol açabilecektir. Borçlar hukuku örneğin birçok alanında AB direktifleri ile düzenlenmiştir. Alım satım hukukuna ilişkin kararların icrası AB Adalet Divanı’nın bir diğer davada ulusal hukukun uygulanmaması sonucu doğuran yeni bir karar vermemesine bağlıdır. Bu durumun le- hine karar verilen dava tarafı bakımından kararın icra edilememesi ris- ki nedeniyle tedirginlik yaratacağı kuşkusuzdur. Yargılamanın iadesi görüldüğü gibi birey-birey ilişkisinde devlet-birey ilişkisine nazaran daha farklı bir karaktere sahiptir. Federal Alman Anayasa Mahkemesi Kanunu §79’un kıyas yoluy- la AB Adalet Divanı kararlarına uygulanması görüşünün münhasıran ceza hukukçuları tarafından savunulması bu nedenle şaşırtıcı görül- memektedir. 37 Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi Kanunu §79’un dar bir uygulanma alanına sahip olması sorun yaratmaktadır. Federal Anayasa Mahkemesi Kanunu §79 kıyas yoluyla AB hukukuna uy- gulandığı takdirde Federal Alman Mahkemesi Kanunu §79 hem AB birincil hukuku, hem de AB sekunder hukuku için geçerli olacaktır. Bunun sonucu olarak da daha fazla uyuşmazlıklar doğacaktır. Özel hukuk alanında problemleri azaltmak için bazı formülle- rin düşünülmesi mümkündür. Federal Anayasa Mahkemesi Kanunu §79’un sadece primer hukuk ihlâllerine ilişkin AB Divanı kararları ba- kımından kıyasen uygulanmasının kabul edilmesine karşılık, sekun- der hukuk ihlâlleri bakımından bunun kabul edilmemesi önerisinin kabulü sekunder hukukun çoğu kez özellikle temel hakların düzen- lenmesine ilişkin olması nedeniyle mümkün değildir. Bunun ötesinde 37 Jens Jokisch, ibid, s.226

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1