Türkiye Barolar Birliği Dergisi 166.Sayı

113 TBB Dergisi 2023 (166) Ayúe (Fe A&A5 Dikkat edilmelidir ki, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu m. 5’te yer alan “devlet malı” ifadesi, kamu malı anlamında kullanılmıştır.37 Devletin, kamu malı ile arasındaki ilişki özel hukuk anlamında mülkiyet ilişkisi olmayıp, devletin kamu malını koruma, gözetme ve denetleme yetkisidir.38 Dolayısıyla devletin, koleksiyoncuların koleksiyonlarında yer alan kültür ve tabiat varlıkları bakımından rolü, bunların korunması bakımından denetim görevini yerine getirmekle sınırlıdır.39 Bu hususta Anayasa Mahkemesi, 2022 yılında, özel koleksiyona kayıtlı olan taşınmaz kültür varlıklarının bedelsiz olarak müzeye tesliminin istenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlâl edildiği iddiasına dayanan bireysel başvuru üzerine verdiği kararda, Türk hukuk sisteminde taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının özel mülkiyete konu edilmesinin yasaklanmadığı ve taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının devlet malı niteliğinde olmasının bunların özel mülkiyete konu olmasına engel teşkil etmediği esaslarına değinmiştir.40 belgeledikleri arkeolojik eserler için mülkiyet iddiasında bulunabilecekleri, bunların dışındaki bütün Osmanlı-Türkiye menşeli arkeolojik objelerin mülkiyet hakkının devlete ait olup, gerçek veya tüzel kişilerin yalnızca zilyet durumunda olduğu ileri sürülmüştür (Özel, Sibel: “Türk Hukukunda Kültür Varlıklarının Mülkiyeti”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 24, Sayı 1, Haziran 2018, s. 232; Sibel Özel, “Kültür Varlığı Koleksiyoncuları Lehine Getirilen Yönetmelik Değişikliğinin Danıştay Kararı Eşliğinde İncelenmesi”, Doç. Dr. Mehmet Somer’in Anısına Armağan, MÜHF-HAD Armağan Özel Sayısı, 2006, s. 662.). Bu görüşe göre “devlet malı niteliğindedir” ifadesi, arkeolojik eserler için devlet mülkiyetinden vazgeçildiği anlamına gelmemekte, bu ifade ilgili eserlerin devlet malı olması ile aynı anlama gelmektedir (Özel, Kültür Varlıklarının Mülkiyeti, s. 235). İlgili madde uyarınca devletin mülkiyetinde olan taşınırlar, yalnızca arkeolojik nitelikteki taşınır kültür varlıklarıdır (Özyıldırım, s. 401). Burada dikkat edilmelidir ki bu görüşe göre yalnızca yeni bulunan arkeolojik eserler devlet malı olup, arkeolojik eserler haricindeki sanat eserleri, etnografik eserler gibi kültür varlıkları üzerinde gerçek ve tüzel kişiler tarafından özel mülkiyet kurulabilir (Ersöz, s. 171; Özyıldırım, s. 402; Özel, s. 228). Zira 1906 yılında yürürlüğe giren Asar-ı Atika Nizamnamesi ile getirilen yasaklama hükmü gereği, taşınır nitelikteki kültür ve tabiat varlıklarının özel mülkiyete konu olabilmesi için 1906 yılı öncesinde bulunması ve üzerinde özel mülkiyet kurulmuş olması gerekir. Bir diğer görüşe göre ise kültür ve tabiat varlıklarının teknik anlamda bir mülkiyet hakkına konu olması mümkün değildir (Umar/Çilingiroğlu, Eski Eserler Hukuku, s. 69). Bir diğer görüşe göre kültür ve tabiat varlıkları, “ara rejimleri olan özel mallar”dır ve Kanun’daki devlet malı ibaresi, bu malların devletin mülkiyetinde olması değil, değerlerini ve önemlerini belirleyen tarihi niteliklerinin aidiyetini vurgulamak üzere kanunda yer almaktadır (Aydın Gülan, Kamu Mallarından Yararlanma Usullerinin Tabi Olduğu Hukuki Rejim, Alfa Yayınları, 1999, s. 22). 37 Ersöz, s. 171. 38 Umar/Çilingiroğlu, Eski Eserler Hukuku, s. 69; Peksöz, s. 953; Şenol, s. 35. 39 Ersöz, s. 172. 40 “…2863 sayılı Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasında devlete, kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel hukuk hükümlerine tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının devlet malı niteliğinde olduğu hükme bağ-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1