

başkan’dan
Değerli meslektaşlarım,
Avukatlık mesleğinin her geçen gün çığ gibi büyüyen meslek so-
runlarını, mesleki itibar erozyonu ve ekonomik sorunlar olmak üzere
iki başlık altında toplayabiliriz.
Mesleki itibar erozyonunu besleyen ana nedenlerin başında; ha-
kim ve savcıların, gerçeği gerçek olmayandan, haklıyı haksızdan, suç-
luyu suçsuzdan ayırabilmek için adil yargılamanın tek geçerli yol ol-
duğu ve adil yargılamanın ön şartının da avukatın eşit kurucu unsur
olduğu gerçeğini içselleştirmemiş olmaları geliyor.
Hakim ve savcıların bu bakış açısına bağlı olarak; soruşturma ev-
resinde savunmanın dikkate alınmaması, duruşmalarda avukatın söz
hakkının sınırlanması, hatta savunmaların yok sayılarak hüküm ve-
rilmesi gibi adil yargılanma hakkını temelden sarsan uygulamalarla
karşıya kalıyoruz. İddianame ve bilirkişi raporlarının savunmalara
üstün görüldüğüne, “makul sürede yargılama ilkesinin”, “hızlı yar-
gılamaya” dönüştürüldüğüne, “dosya eritme” yarışı sonucu savun-
maların değerlendirilmediğine hatta savunma yapmak ile yapmamak
arasındaki farkın ortadan kalkmaya yüz tuttuğuna tanıklık ediyoruz.
Danıştay ve Yargıtay’ın yapılarının değişmesinden sonra yerleşik iç-
tahatlerin uğradığı değişiklikler ise karşımıza çıkan onlarca zorluktan
yalnızca biri.
Mesleki itibar erozyonunu besleyen nedenler yalnızca hakim ve
savcıların bakış açısıyla da sınırlı değil. Ne yazık ki yasama ve yürüt-
me organı kendilerini yargı kararlarıyla bağlı saymıyor, yargı kararla-
rını uygulamada isteksizlik gösteriyor ve buna bağlı olarak yargının
tarafsız ve bağımsız olmadığına dair algılar giderek güçleniyor.
Kaliteli eğitim veremeyen hukuk fakültelerinin sayısının çığ gibi
artmasına ek olarak avukat stajına kabul ve staj sonrası yeterlilik değer-
lendirmelerinin yapılmaması avukat sayısını artırırken mesleğimizin